Vote ve yorum yaparak destek olmayı unutmayın!!Elimde ki telefonu masanın üstüne bıraktım. Önümde olan kahveden bir yudum daha alıp yeniden masaya indirdim. Fake hesabımdan daha yeni çıkmıştım. Taehyung'u çok özlemiştim. Dünya turunda oldukları için bayadır görüşemiyoruz. Ama gelmelerinin yakın olduğunu düşünüyorum.
Karşımda ki Lalisa elini gözümün içine sokacak gibi yaparken düşüncelerimden uzaklaştım. Kaşımı kaldırıp 'Ne var?' dercesine bakınca yeniden elinde ki telefonu gösterdi.
"Bts üyelerinden biri için ölüm tagları açılmış duydun mu?" Söylediği şey ile gözlerim büyüdü. Lalisa, Bts ile olan ilişkimi hala bilmiyordu. Çocukların hepsi ile fazla samimi olmasam da hepsini tanıyordum ve bir kaç kez buluşmuştuk bir kaç kişi olarak Taehyung sayesinde.
Gözlerimle Lalisa'nın telefonunu incelemeye başladım.
#Wedon'twantyouinthegroupJiminyoumustdie
Seni grupta istemiyoruz Jimin, ölmelisin.
Tanrı aşkına insanlar ne kadar bencil!
Jimin ile hiç görüşmemiş olsamda bunu hiçbir insan haketmez. İnsanlar başka bir insanın ölmesini isteyecek kadar beyinsiz olmamalı.
Şuan nasıl bir durumda Tanrı bilir.Tanrı, önce insanalara empati kurabilme gücü versin.
"Ne kadar acımasızlar." Lisa'nın dediği şey ile onu kafamı sallayarak onayladım. Gerçekten de çok acımasızlar.
Telefonumu tekrar baktığımda Lalisa'nın bana seslenmesiyle yeniden ona döndüm.
"Fake hesabından paylaştığın gönderiye eklediğin kimdi?" Evet Rosé ne cevap vereceksin acaba. Gözlerimle tavana bakıp yeniden Lalisa'ya baktım "Eski bir arkadaşım." Lalisa inanmış gibi yaparak tekrar önüne döndüğünde bende önümde ki kahvemin son yudumunu alarak ayağa kalktım.Bana sorar gözlerle bakarken konuşmaya başladım "Atölyeye gitmem lazım." Kafasını sallayarak beni onayladı. Yanıma bırakmış olduğum çantamı koluma takarak el sallayıp çıkışa ilerledim.
Arabamın önüne geldiğimde açarak içine girdim. Uzun zaman sonra evden çıkmıştım ve Lalisa ile buluşmuştum. Diğer insanlar gibi gezmeyi ya da kalabalık ortamlarda bulunmayı sevemiyorum. Tek olmak beni daha iyi hissettiriyor.
Arabayı sürerken radyoyu açtım.
Halsey için olan klasöre girip New Americana'yı açıp dinlemeye başladım.Pencereyi hafif bir aralıkla açıp içime soğuk havayı çektim. Gözlerim aniden gelen soğuk havayla doldu. Kış benim için en güzel mevsimdi. Biraz daha hava aldıktan sonra pencereyi yeniden kapattım.
Atölyemin önüne geldiğimde arabdan inip kapıyı kilitledim ve yürümeye başladım. Yavaş adımlarla yürümeye devam ederken atölyenin önünde beni bekleyen Jisoo'yu görünce hızlandım. Jisoo, geldiğimi görünce bana heyecanla el sallamaya başladı. Gülümseyerek yanına yaklaştım.
Elinde ki şeyleri umursamadan bana sarılınca ona karşılık verdim. Sıcak bir sarılma bunun için her şeyimi verebilirim.
Hala sarılırken Jisoo'nun hıçkırığını duyunca kaşlarımı çattım. Ondan ayrılınca çatık olan kaşlarımla ona bakmaya devam ettim. "Ne oldu Jisoo."
Elleriyle gözlerini silip, herkes için mükemmel olan gülümsemesini sundu bana. "Hiç bir şey sadece seni özledim."
Duyduğum şeye inanıyorum. Çünkü Jisoo çok duygusal bir insandı. Bunu altı yılda anlamamak saçma olurdu.
Beraber atölyeye girerek benim odama doğru ilerlemeye başladık. Jisoo bir yandan ilerleyip bir yandan da etrafa göz gezdiriyordu. "Waov Rosé bu resimler harika, bu arada." dedikten sonra elinde ki poşeti bana uzattı.
"Bu cheesecake senin için yaptım." Gözlerim mutluluktan büyürken "Teşekkürler Jichu."
Birbirimize tekrar sarıldıktan sonra resimler için söylediği şeylere cevap vermeyi unuttuğum için cevap verdim.Utançla başımı eğip konuştum "Bir şeyler yapmaya çalışıyorum işte." Bana gülümseyerek konuştu "İstediğin mesleği yaptığın için çok mutluyum!" Sevinçle söylediği şeye karşı bende ona aynı şekilde tepki verdim.
"Bende Jisoo, seni televizyonda izlemek için sabırsızlanıyorum." Kafasını utanarak yere eğince gülerek sandalyeye oturdum.
Konuşmaya devam ettim.
"Eee, senin işler ne durumda?" Anlamaz gözlerle bakarken konuştu.
"Ne işleri, Rosé?" Gülerken elimi ağzımla kapattım."Sevgili işi diyorum Jisoo." Gözlerini kısarak bana baktı. "Sen uzun zamandır benim dayağımı yemediğin için bu kadar rahatsın herhalde?" Ayağa kalkıp elleriyle bana vurmaya başladı.
Ellerimle kendimi, onun sahte vuruşlarına karşı korumaya başladım. Dayanamayıp "Tamam Jisoo sen sapların kraliçesisin!"
Jisoo, gözlerini devirip yerine oturduğu zaman aramıza koca bir sessizlik girdi. O gözlerini tablolarda gezdiriyor, ben ise benim için getirdiği cheesecake'e bakıyordum.
En son gözlerimiz birleştiği zaman birbirimize baktık iki saniyeliğine ne olacağını tahmin etmiş bir şekilde bana bakarken kendimi tutamadım. O da aynı şekilde kendisini tutmayı bıraktı.
Beraber neye güldüğümüzü bilmeyerek gülmeye başladık.
Mochipastah~
12.12
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐋𝐢𝐦𝐞𝐫𝐞𝐧𝐜𝐞 |𝐉𝐢𝐫𝐨𝐬𝐞
FanfictionMucizeler var, mesela birinin bakışları bile kalbinizi çiçek bahçesine çevirebilir. Bana bu duyguları, en güzel şekilde yaşattığın için teşekkür ederim, Park Jimin. #1 jirose <3 ©2022 |Mochipastah