Gökyüzüne bakarak yine uzak hayallere daldım. Hayat zordu ve yaşamak için bir sebebimiz yoksa daha da zor oluyordu.İnsanlar tatmin olmayan varlıklardı. Bu işi daha da zorlaştırıyordu. Yani hayatta kalma işini.
Gözlerimi yakan rüzgarı hissetmeye çalıştım. Şişme montumun içinde rahat hissediyorum. Atkımı burnumun üstüne çekerek bankın üstünde oturmaya devam ettim.
Güneşin batımını izlemek ileride ki sevgilimle yapacaklar listesinde ilk sıralardaydı. Düşününce çok romantik oluyor.
Sanki yaşıyormuş gibi tebessüm ettim kendi kendime.
Kapalı gözlerimle hala bankta otururken gelen telefon çalma sesiyle gözlerimi açmak zorunda kaldım. Telefonuma baktığım zaman isimsiz bir numara görünce önce kaşlarımı çattım sonrasında ise telefonu açıp kulağıma götürdüm.
"Alo, kimsiniz?" sorduğum soruya karşı gülme sesleri gelince çatık olan kaşlarımı sanki daha fazla çatabilecekmişim gibi çattım.
"Merhaba Park Chaeyoung, sana aşığım." duyduğum kız sesiyle yüzümü kaplamış olan gerginlik gitti. Bu Jennie'ydi.
"Ödüm patladı Jennie. Bu arada numaramı kimde-"
"Rosé çabuk eve gelmen lazım çünkü galiba evinde biri var." söylediği şey ile telefonu direk yüzüme kapattığında hızla ayağa kalkarak arabaya ilerledim.
Tüm boklar beni buluyor...
✿
Yoldayken çoğu kez Jennie'yi aramama rağmen telefonunu açmamıştı. Sitenin olduğu sokağa girip düşünmeyi kestim.
Arabayı kilitleyip yürümeye başladığım zaman oturduğum sitesinin C bloğunun 8. katına baktım. Tanrım gerçekten de ışıklarım açıktı.
Hızla şifreyi girip asansöre bindikten sonra 8 numarasına basıp beklemeye başladım. Saç diplerim stresten dolayı kaşınmaya başladığında aynaya dönüp kendi kendime konuştum "Hiçbir şey yok Rosé. Evet, abartılacak bir şey yok."
8. kata geldiğimde hızla asansörden çıktım. Kapıyı açmak için kilidi soktuğum da zaten açık olması içimde ki gerginliği arttırdı.
Sessiz adımlarla yürürken kendi kendime mırıldandım "Şuan burada olsaydın ne olacaktı sanki Taehyung."Vestiyerin yanında durduğumda içini açıp sağ taraftaki beyzbol sopasını elime aldım. Evet ne olur ne olmaz.
Yavaş yavaş her yeri gezmeye devam ederken salona ilelemeye başladım, korku dolu adımlarla. Kalbim ilk defa bu kadar hızlı atarken kendime lanet ettim. Ayak adımlarımdan çok kalp atış sesim duyulacak diye korkuyorum.
Salona vardığımda arkası dönük bir adam gördüm. Kendimi duvarın arkasına saklarken Tanrı'ya dua ediyordum. O an aklıma okuduğum kitap gelince daha da korktum. Ya A Sınıfında ki Cinayet'teki gibi birisi beni elimde ki sopayla öldürmeye çalışırsa.
Hayır Rosé saçmalama.Saklandığım duvarın arkasından çıkıp siyahlara bürünmüş adamın arkasına ilerledim. Elimde ki beyzbol sopasını kaldırıp tam kafasına vurduğum zaman yüksek sesli bir inleme çıktı ağzından. Siyahlara bürünmüş adam yere yığılırken.
"Şimdi polisi arayaca-"
"Rosé!" tanıdık sesin sahibine baktığımda karşımda ki Jennie ile gözlerim büyürken yerde yatan bedene kaydı gözlerim.
Ellerimle ağzımı kapatırken, tekrar karşımda ki orduya baktım. Gözlerim bir yerde yatan kişiye birde karşımda ki insanlara kaydığı zaman yerdeki şahsın kim olduğunu tahmin etmek zor olmuyordu.
"Taehyung!!"
Mochipastah~
15.15
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐋𝐢𝐦𝐞𝐫𝐞𝐧𝐜𝐞 |𝐉𝐢𝐫𝐨𝐬𝐞
FanfictionMucizeler var, mesela birinin bakışları bile kalbinizi çiçek bahçesine çevirebilir. Bana bu duyguları, en güzel şekilde yaşattığın için teşekkür ederim, Park Jimin. #1 jirose <3 ©2022 |Mochipastah