Yatakta uzanmış tavana dalmış bir şekilde duruyorum. Eve geleli yaklaşık dört saat oluyor. Göz yaşlarım istemsizce bir anda dolup akacak gibi olurken tekrar geri dönüyorlardı.Ellerimle şakağımı ovdum. Başıma nükseden ağrı, daha da zor bir hale getiriyordu, unutmayı.
Yüksek sesli zilin kulaklarımı doldurmasıyla kaşlarımı çattım. Ayağa kalkarak sarhoş adımlarla kapıya yürümeye başladım. Zil sesi artık yanında ek olarak da kapı vurma sesleriyle beraber geliyordu.
Deliğe bakmadan kapıyı açınca, karşımda gözleri kızarmış bir Jimin görmeyi beklemediğim barizdi. Ne olduğunu anlamaya çalışırken bir anda boynumda hissettiğim kollarla gözlerimi kapatıp huzur veren kokuyu içime çektim.
Kollarım sırtını sararken, göz yaşlarım benden izinsizce akmaya başladı. Şuanda ne yaşıyoruz bilmiyorum ama huzurlu hissediyorum.
Sonsuza kadar sürmesini istediğim bir zaman şuanda yaşanıyor. Acaba Tanrı'dan zamanı durdurmasını dilesem durdurur mu?
Birkaç saatliğine durmuş olan göz yaşlarım, hızla akmaya devam etti. Cılız ellerim sırtından kayarken beni sıkıca tuttu.
Kollarının arasında dururken gözlerimden yaşlar akıyor, aynı zamanda hıçkırıklar çıkıyordu ağzımdan.
Bacağımı saran kollarla beraber gözlerimi kapattım. Odanın açık olan kapısından içeri girerken hala ağlıyordum.
Belkide ağlamak, hemde onun kollarında ağlamak bana iyi gelecekti.
Sırtım yumuşak olan yatağa değdiği zaman kollarımı kendime çekip sessizce ağlamamaya çalıştım. Nefesimi tutarak tavana bakarken saçım da hissettiğim baskı ile gözlerimi kapattım.
Jimin'in elleri saçlarımın arasından narin bir şekilde süzülürken söylediği sözleri dinlemeye başladım.
"Ne oldu bilmiyorum ama ağlama lütfen."
"Ağladığını görünce bende ağlamak istiyorum."
Dudaklarından dökülen sözlere karşı istemsizce yüzümde oluşan tebessümle durdum.
Bu cümleler, belki de çok fazla şey açıklamıştı ama ben kaçırmıştım.
Göz yaşlarım, artık yanaklarıma süzülmeyi kesmişti. Gözlerim, hala yerinden çıkacak gibi ağrırken mutfağa gidip ağrı kesici almam gerektiğinin farkına vardım.
Doğrulmaya çalışırken, Jimin'in bir anda kolumu tutup "Hey ne oldu?" demesiyle "İlaç içeceğim." kaşları havaya kalkarken eliyle beni durdurup konuşmaya devam etti. "Sen uzan ben getiririm." Kafamı uysal bir şekilde sallarken kendi verdiğim tepkilere şaşırıyordum.
Uzun zamandır birbirimizi tanıyoruz ama birbirimiz hakkında hiç bir şey bilmiyoruz.
Ya da sadece ben onun hakkında hiç bir şey bilmiyorum.İçeriye hap ve bir bardak su ile giren Jimin'e bakmaya çalıştım. Ama ışık gözlerimi yakıyordu. Farketmiş gibi yaparak sadece gece lambasını açık bırakarak yanıma yürümeye başladı. İstemsizce garip hissediyorum.
Yanıma gelip uzattığı hapı direk ağzıma atarak suyu içtim. Göz kapaklarım adeta benimle savaşırken başımı yeniden yastığa bıraktım.
Şuan ona ne söyleceğim hakkında bir fikrim yok. Belki de abartıyorum.
Benim için samimi bir arkadaştı.Üstüme örtülen yorgan ile ısınmaya başladım. Gözlerim hala ağrırken başım zonklamaya devam ediyordu. İlacın etkisini birazdan göstereceğini umarak uyumaya çalıştım.
...
Karşımda ki beyaz güllerle dolu alana baktım, hayran olmuş gözlerle.
Ellerim sırayla her birini okşarken yüzümde ki sıcak tebessümle hareket etmeye devam ettim.
Üstümde ki beyaz elbise ile güllere uyum sağlamış olduğumu gördüm. Gözlerimle etrafı tararken karşımda ki karaltıya bakmaya başladım.
Karaltı yavaşça büyümeye başlarken güllerin yapraklarının birbir kopmaya başladığını gördüm.
Gözlerim dehşetle açılırken ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Geri geri yürürken ayağıma batan gül dikeni ile topuğumdan aşağıya bir damla kan süzüldü.
Gül tarlası, fırtına ile savrulurken güller birer birer solmaya, karaltı bana yaklaşmaya başladı.
Boğazımda hissettiğim eller ile gözlerim dolarken bağırmaya çalıştım.
Nefes alamaz iken karşımda ki gözlere bakmaya başladım.
Beni taciz etmeye çalışan adam.
Göz yaşlarım akmaya başlarken, son defa yüksek sesli bir çığlık atmaya çalıştım.
...
Nefes nefese kalmış bir şekilde uyandığım zaman sırtıma sarılan kollarla yerimden sıçradım. Jimin'in olduğunu görünce şaşkınlıkla ona bakmaya başladım.
Hala gitmemişti.
Gözlerim dolarken, ellerimi boynuna sararak ağlamaya başladım. "B...ben dayanamıyorum." küçük bir kız çocuğu gibi ağlarken, elleriyle saçlarımı okşayan adamın kokusunu içime çekmeye çalıştım.
"Bir şey olmadı. Ben yanındayım." sıkıca bana sarılırken saçlarıma küçük bir öpücük bıraktı. Bu samimiyet belkide biraz fazlaydı ama şuan bunun hiç bir önemi yoktu.
"Sana söz veriyorum Rosé, iyi olacaksın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐋𝐢𝐦𝐞𝐫𝐞𝐧𝐜𝐞 |𝐉𝐢𝐫𝐨𝐬𝐞
FanfictionMucizeler var, mesela birinin bakışları bile kalbinizi çiçek bahçesine çevirebilir. Bana bu duyguları, en güzel şekilde yaşattığın için teşekkür ederim, Park Jimin. #1 jirose <3 ©2022 |Mochipastah