Gözlerimi açtığım gibi beni karşılayan boğaz ağrısına karşı, yutkunmaya çalıştım. Yatakta doğrulup yan tarafta bırakmış olduğum hırkayı alıp üstüme geçirdim.
Yorgun adımlarla, mutfağa doğru ilerleyip ısıtıcıya su koyup çalıştırdım. Ellerimle bir yandan gözümü ovup, bir yandan da esnemeye çalışıyordum.
Sandalyeyi çekip oturduğum zaman telefonuma bakamayacak kadar kötü olduğumu hissettim.
Isıtıcının 'tık' sesini duyup oturduğum yerden ayağa kalktığımda çekmeceden bir kupa aldım. Jungkook'un, bana hediye ettiği kupa.
Paket kahvelerden birisini alıp kupaya koyduğum zaman, kaşıkla karıştırmaya başladım.
Büyüleyici kokusu, burnuma dolarken gözlerimi kapatıp içime çekmeye başladım. Kahve, mükemmel ötesi bir içecek benim için.
Parmaklarımla kupanın kulpunu sardım. Ağzıma doğru yavaşça götürdükten sonra boğazımda ki yumrunun yavaşça yok olduğu hissettim.
Yakında yaklaşacak olan bir hastalığın belirtisi olduğunu açıkçası biliyorum.
Son yudumu alıp lavabonun içine koyduktan sonra üstümü değiştirmek için odama ilerlemeye başladım.
Yatağın üstüne bırakılmış olan telefonu elime alıp gelen mesajlara göz gezdirdim. Ben yokken bayağı konuşmuşlardı. Mesajlara göz gezdirirken bir buluşma planlanmış olduğunu görünce gözlerim büyüdü. Tarihin ise bu akşam olduğunu görünce gözlerimi devirip, yatağa uzandım oflayarak.
Ellerimle şakağımı okşamaya başladım. Daha iki gün önce tanıştınız, ne ara yemek planl-
Pardon iki değil belki daha önce de olabilir ama yine de hep beraber bir yemek için fazla. Telefonu yeniden elime aldığım zaman gördüğüm saatle gözlerim şaşkınlıktan açıldı.
Saat 16.25'ti. Ve saat 17.00'da buluşacaktık. Nasıl bu kadar uyuduğumu çözmek yerine kalkıp hızla dolabıma yöneldim.
Ne giyeceğime bile karar veremezken çalan kapı sesiyle, sinirle ofladım. Elimdeki askıları yere atarak kapıya koştum. Kapıyı açıp karşımda Jennie'yi görünce gülümseyip yana kaydım.
"Daha hazırlanmadın mı?" yönelttiği soruya karşı olumsuzca kafamı salladım. Gözleri dehşetle açılırken sırtımdan beni iteklemeye başladı odama doğru.
"Oha! Rosé acilen hazırlanman lazım."
"Tamam Jennie, zaten giyeceğim şeyler hazır." yalan. Daha ne giyeceğimi bilmiyorum.
Hızla odama doğru yöneldiğimizde sızlanmaya başladım.
"Sakin olsana biraz yaa!" beni dinlemeden yanından geçerken elinde ki telefona bakmaya başladı. Gözlerimle onu izlerken keskin bakışlarını hissettiğim zaman askılıktan az önce seçmiş olduğum bir kaç parçayı alıp, Jennie'ye bakmaya başladım.Utanarak hızla ayağa kalktı ve kapıyı kapatıp çıktı. Arkasından kıkırdarken bir yandan da giyinmeye başladım.
Gözlerimle üstümdekileri baştan aşağıya tekraren süzerken boynuma incili ortasında kelebek olan bir kolye taktım.
Kombinimin tamam olduğundan emin olunca çantamı alıp ilerlemeye başladım. Jennie'nin giyim tarzından anladığım kadarıyla fazla ciddi bir yemek olmayacaktı.
Koltukta arkası dönük otururken sessiz adımlarla yanına yürüdüm. Telefonda birisinin resmine baktığını görünce gözlerim sevinçle parladı.
Resmi bir büyütüyor bir küçültüyordu. Resimde ki kişinin kim olduğunu anlamaya çalışırken kaşlarım şaşkınlıkla çatıldı.
Gözlerim, mutluluğumu belirtmek amaçlı daha fazla parlarken bağırmaya başladım.
"KİM JENNİE, KİM TAEHYUNG'U STALKLIYORR!!"
Mochipastah~
24.24
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐋𝐢𝐦𝐞𝐫𝐞𝐧𝐜𝐞 |𝐉𝐢𝐫𝐨𝐬𝐞
FanfictionMucizeler var, mesela birinin bakışları bile kalbinizi çiçek bahçesine çevirebilir. Bana bu duyguları, en güzel şekilde yaşattığın için teşekkür ederim, Park Jimin. #1 jirose <3 ©2022 |Mochipastah