⁵Sarı Kuşun Çığlığı

192 48 131
                                    

Oylamayı ve yorum yapmayı unutmayın lütfen
**************************

Güneş henüz ışığını yeryüzüne indirmeden kısa süre önce pembe saçlı kız karanlık koridorda hızlı adımlarla ses çıkarmadan ilerliyordu. Yakalanması başını büyük bir derde sokardı.

Opia, kendini dışarıda bekleyen Mavera'nın yanına ulaştığında hırkasının içine sakladığı harita ile lambayı ona uzattı.

"İşte."

"Teşekkür ederim Opia."

Opia tedirgin bir sesle sordu. "Peki bundan sonra ne yapacaksın?"

Mavera haritayı açıp lambayı haritaya doğru tuttu. "Bu yoldan gideceğim ve bölge yöneticisini bulacağım." dedi. Kendisi de tereddütlüydü ama bu saatten sonra bir şeylerden korkmak anlamsızdı. Kaybolduğunu fark edeli çok olmuştu. Bir şekilde yolunu bulup Sihir Dükkânı'na geri dönmeli ve Dilgan'a ne olduğunu öğrenmeliydi.

"Dikkatli ol Mavera. Gideceğin yolda son zamanlarda esrarengiz olaylar olduğunu duymuştum. Orada kaybolanlar olmuş. Ve bir daha da bulunamamışlar. Herkes onların öldüğünü düşünüyor çünkü bazı kaybolan kişilerin uzuvları bulunmuş." Opia bunları anlatırken korkudan titriyordu. Bu köyün sakinleri gerekmedikçe kendi güvenli bölgelerinden asla çıkmazlardı.

Mavera bir süre Opia'nın söylediklerini düşündü. Kendini savunmanın yollarını aradı. Fakat çok oyalanmadan bu köyden ayrılması gerekiyordu. Yoksa bu köyden çıkmasına asla izin vermeyeceklerini Opia söylemişti.

Mavera elini çenesinden çekip Opia'nın doğrudan gözlerinin içine baktı. Pembe saçlı kız irkildi. Mavera'nın kararlılığı onu şaşırtmıştı.

"Öyleyse gidiyorum Opia. Kendine iyi bak."

Genç kız arkasını dönüp uzaklaşırken Opia hâlâ ona bakıyordu. Birgün kendisi de böyle özgür olabilmeyi istedi. Arkasını dönüp uzaklaşabilmeyi...

Şimdi bunları düşünmenin zamanı değildi. Kimse bir şey fark etmeden yatağına geri dönmeliydi. Geldiği yolu geri dönerken kendisini izleyen bir çift gözü fark etmemişti.

🌌🌌🌌🌌🌌🌌🌌🌌🌌🌌🌌

Köyün ana evinin kapıları şiddetle çarparak açıldı. Büyük evin içinde yankılanan ses üst katlara kadar ulaşmıştı. Herkes ne olduğunu anlamak için aşağı iniyor ya da odalarının kapılarından dışarı bakıyorlardı.

En önde beyaz uzun tunik giyinmiş biri yürüyordu. Tuniğin uzun kollarından görünmeyen ellerini önünde birleştirmişti. İfadesiz suratına karşın adımları aceleciydi. Açık kahverengi saçlarının arasından iki tane küçük geyik boynuzları görünüyordu.

Onunla birlikte sekiz kişi daha vardı. Dördü sağında diğer dördü ise solundan gelerek ardından yürüyorlardı. Yüzleri bile görünmeyecek şekilde siyah giyinmişlerdi ve üstlerinde tehlikeli aletler taşıyorlardı. Etraflarından yayılan siyah aura büyük evin içini kasvete boğuyordu. Evin içinde yaşayan hiç kimse yollarına çıkmaya cesaret edememişti.

Yılan desenli kapılar iki yana açıldı. Geyik boynuzlu adam içeri hızla giriş yaparken ardındakiler de onu takip etmeyi sürdürüyordu. İçerisi mavi ve kırmızı ışıklar altında pek aydınlık değildi. Tütsünün kokusu ve dumanı odayı gizemli bir hâle bürümüştü. Odadaki uzun koltukta oturan yabancı, elindeki mor renkli içeceğe doğru bakıyordu.

Efendisini böyle bir yerde de olsa bulabildiği için sonunda rahatlayabilirdi. Geyik boynuzlu adam selam verdi. Ardındakiler de ona uydu.

"Efendim, mühim işlerinizi hallettiyseniz eğer, artık Askan'a dönmelisiniz. Orada size ihtiyacımız var."

Ruh MimarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin