Oylamayı ve yorum yapmayı unutmayın lütfen✨
***************************Sarı uzun saçları beline kadar dökülüyordu. Üstündeki yeşil elbiseyle uyumlu saçları güneş gibi parlıyor, görenlerin dikkatini çekiyordu. Eline aldığı püskülle dükkânın tozlarını alırken aynı zamanda da bir şarkı mırıldanıyordu. Üst kattan gelen patırtı sesiyle şarkı mırıldanmayı kesti. Elindeki püskülü masanın üzerine koyup adımlarını merdivene çevirdi. Tek başına yaşayan Dilgan, üst katı ev alt katı ise dükkân olarak kullanıyordu.
Merdivenlerden yavaşça çıkıp sesin geldiği yeri bulmak için odaları tek tek dolaşmaya başladı. İlk önce kendi odasına baktı fakat burada kimse yoktu. Koridorun sonunda bulunan depo için kullandığı odaya doğru yürüdü. Ses sanki buradan gelmişti. Kapıyı aralayıp içeri girdi. Kullanılmayan mobilyaların ve diğer ıvır zıvırların arasında dolaşırken odanın karanlık bir köşesinde bir şey hareket etti. Ne olduğuna bakmak için oraya yaklaştığında gördüğü şeyle yeşil gözleri kocaman açıldı.
"Bu..."
Yerde yatan kızın hızla yanına yaklaşıp çömeldi. Kız elleriyle başını tutuyor ve acıyla mırıltılı sesler çıkarıyordu.
Kıza yattığı yerden doğrulup oturmasına yardım etti. Hâlâ elleriyle başını tutan kız henüz nerede olduğunun farkında değil gibiydi. Kızın çenesini tutup kendisine bakmasını sağladı. Kızla göz göze gelince öylece kalakaldı.
Mor hırkalı genç kız karşısında hiç tanımadığı birisini görünce ağrıyan başına rağmen aniden ondan uzaklaştı. Ani hareketi başını tekrar döndürmüştü.
"Sen de kimsin?"
Dilgan tek kaşını kaldırıp genç kıza yaklaştı.
"Bunu asıl benim sormam gerek. Şu an benim evimdesin."
Genç kız kafası karışmış bir halde karşısındaki kadına bakıyordu.
"B-ben en son dükkândaydım buraya nasıl geldim bilmiyorum."
'Dükkân mı?' diye düşündü içinden Dilgan. "Sen iyi görünmüyorsun. En iyisi seni bir yatağa yatırmak. Biraz dinlen öyle anlatırsın her şeyi." derken genç kızın kalkmasına yardım etti. Kısa süre sonra Dilgan'ın kendisine verdiği çayı yudumlarken en son nerede olduğunu ve ne yaptığını ona anlatıyordu. Sırtını yatak başlığına yaslamış bir sandalyenin üstünde oturmuş kendisini dinleyen Dilgan'a doğru çekingen bir bakış attı.
"İşte böyle. Buraya nasıl geldiğim hakkında hiçbir fikrim yok. Evimden çok uzak mıyım acaba?"
Buraya nasıl geldiğini bilmiyordu ama evinden çok uzaklaşmamış olmayı dua ediyordu. Nasıl geri döneceğini merak ediyordu çünkü otobüs kartı yanında yoktu. Zaten hiç bilmediği bir yerde uyanmak onu yeterince germişti.
Dilgan ona üzgün gözlerle bakıp "Ah kızım, evinden ne kadar uzak olduğunu bir bilsen..." derken aynı zamanda şefkatle genç kızın başını okşadı. Genç kızın duyduğu cevap pek hoşuna gitmemişti. Evinden pek uzaklaşan birisi değildi. Tedirgin olmuş bir şekilde sordu. "Neresi ki burası?" En fazla nereye gidebilirdi ki zaten?
Dilgan derince bir iç çekti.
"Bence sen biraz dinlen. Bu konuyu sonra konuşsak iyi olur." Diyerek ayağı kalkarken genç kız hızla koluna yapıştı.
"Ne oldu? Neden söylemiyorsun? Bir sorun mu var? Söyle bana neredeyim ben?!"
Dilgan'ın hareketleri genç kızı iyice germişti. Hiçbir şey anlamıyordu ve kafası karışmıştı. İçinde garip bir his vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruh Mimarı
FantasyAlçalan trenin kapıları açıldı ve içeriye biri girdi. Silindir şapka takan ve yüzünün üst kısmını siyah tülle örten biriydi içeri giren. Üzerinde siyah uzun paltosu ve elinde yılan başlı bir bastonu vardı. Yavaş adımlarla vagonda ilerlemeye başladı...