Kümbet

37 9 19
                                    

Gece, yağmur ormanlarının içinde bir menderesin akıntısıyla ilerlerken her zamankinden daha gizemliydi. Ateş böcekleri ve suya yansıyan yıldızların eşliğinde bulutlu bir havada görüş mesafesi pek geniş değildi. Arada bitkilerin arasından gelen hışırtılar tüyler ürpertici olsa da nehir geniş ve akıntı yüksek olduğundan kıyıdan gelecek tehlikeden çok sudan gelecek  olan tehlike tedirgin ediciydi. Ne var ki genç kız ne tedirgindi ne de endişeli. Belki de en yakın dostu yanında olduğu içindi.

"Dümeni nerede bunun?" diye sordu. Sesi normalden daha alçaktı. Herkes gece uyumazdı.

"Dümen mi? Bunun bir dümeni yok. Tekneye, gideceği yönü sen çiziyorsun." dedi Zales.

Genç kız gözlerini devirmemek için kendiyle kısa süreli bir savaş verdi. Hiçbir şey kendi bildiği gibi değildi bunu kabullenmeliydi. Ancak arada sırada gaflete düşebilirdi bu konuda kendine izin veriyordu.

Zales işaret parmağının sivri tırnağını çıkarıp güvertenin tahta zeminine Mavera'nın bilmediği bir takım semboller çizdi.

Mavera yaptığı şeyi dikkatle izliyorken hafif meltemden beyaz saçları yüzünü okşayıp geçen Zales gülümsedi.

"Artık bir rotası var. Akıntı bittiğinde ilerlemeye ve yolunu takip etmeye devam edecek."

"Yaptığın şey ne?"

"Göremiyor musun?"

"Belli ki hayır."

"İşte bak." derken parmağının ucuyla ilk başta Mavera'nın göremediği bir şeyi işaret etti. Genç kız az sonra sarı bir çizginin düz bir doğru halinde uzaklarda bir yerlere uzandığını fark etti. Soluk bir lazer ışını gibiydi.

"Ona bir rota çizmişsin."

Zales gururlu bir gülümsemeyle kollarını bağladı. "Yalnızca bir kere yapmıştım ama hâlâ hatırlıyorum." 

"Vay canına çok yeteneklisin." Zales pohpohlanmaktan memnun bir şekilde burnunu kaşıdı.

Nehir bir yılan gibi kıvrılırken yavaş yavaş büyük denize doğru açılıyorlardı. Akıntı diğer nehir kollarının kendisine bağlanmasıyla biraz daha yoğundu.

"Şu da ne?" dedi genç kız meraklı bir tonda. Kıyıda ağaçların arasında kalmış bir yapı görünüyordu.

"Bilmiyorum."

"Kenara yanaşabilir misin, görmek istiyorum." dedi genç kız. İçinde bir yerlerde bir kıpırtı vardı. Çağırılıyormuş gibi hissediyordu.

Zales tereddüt etti. "Bilemiyorum bu tehlikeli olabilir. Tekneyi durdurmasını bilmiyorum."

"Kısa sürecek söz veriyorum." tekrar gözlerini yapıya doğru çevirirken "beni çağırıyormuş gibi." dedi. Zales memniyetsiz bir şekilde kıyıya doğru yaklaşmak için bir ağacın gövdesine ip bağladı. Tekne ipe takılı kaldı. Zales ipi çekerek tekneyi kıyıya yanaştırdığında "ben de geliyorum." dedi.

"Hızlıca bakıp geleceğim sen burada kal. Merak etme dikkatli olacağım." Mavera kıyıya atlayıp ağaçların büyük yaprakları arasında kaybolduğunda Zales biraz beklemeye karar verdi.

Genç kız bitkilerin arasından geçerken kendisine doğru uzanan benekli yılanı elinin tersiyle itip uzaklaştırdı. Et yiyen yusufçuklar da istediklerine ulaşamadılar ve nihayet Mavera uzaktan gördüğü yapıya ulaştı. Bir kamelyaya benziyordu. Sütunlar kristalden yapılmış ve neredeyse saydam pembe renginde biraz yıkık döküktü. İçeriye girdiğinde gecenin karanlığına rağmen aydınlık olan kamelya, daire şeklinde büyük bir alanı kaplıyordu. Yerler bir buz kadar pürüzsüz ve parlaktı. Terk edilmiş olmasına rağmen kirli değildi. Kubbesi dışarıdan gelen tek tük ışıkları kristal yapısıyla kırıyor ve içeriyi büyüleyici bir şekilde aydınlatıyordu. 

Ruh MimarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin