16.

2.2K 132 32
                                    

Gün ışıkları pencereden içeriye sızmaya başlamıştı. Atiye kan çanağına dönmüş gözlerini halıya sabitlemiş donmuş bir şekilde geleceğini düşünüyordu.

Bu evde artık ona yer yoktu. Hakan'ın bir ailesi vardı. Resmi nikahlı bir kadın ve doğacak bir bebek.

Burda kalmamalıydı. Onların mutluluğuna zaten sekte veremezdi.
Oturup onların temizliğini yaparken mutluluklarını izlemek ise Atiye'yi öldürürdü.

Bir karar vermeliydi. Hemen bugün burdan defolup gitmeliydi. Zaten tüm o yakınlığı neden yaşamıştı. Neden Hakan'ın kadını olmuştu ? Kendine kızmadan duramıyordu.

Parası yoktu, ailesi yoktu. Hiç bir şeyi hiç kimsesi yoktu.

Sabah saat 6:00 yı gösterdiğinde kapısının açıldığını farketti. Karşısında en az kendi kadar üzgün şiş ve kırmızı gözlerle karşılaştı.

Hakan ne hissedeceğini dahi bilmiyordu. Sevinç. Üzüntü. Boşluk. Hayal kırıklığı. Belki de hepsi birden.

Bade kocasına sıkıca sarılmış ve genç adamın bir yere kıpırdamasına müsade etmiyordu. Anlamış gibi.

Gözleri tavanda ,düşündü genç adam. Ne yapacağını bundan sonra ne olacağını. O gencecik kıza da kıymıştı. Ne hissederse hissetsin çok daha tecrübeliydi bastırabilirdi. Bastırmamıştı, bastırmak istememişti.
Genç kızı ,hayatındaki en korktuğu şeyle baş başa bırakmıştı.
Babası gibi bir adamı sevmek ve güvenmek.

Sabaha karşı yerinden doğruldu, yatak gece boyu çivi gibi batmıştı Hakan'a.

Genç karısının da uyumadığını kırmızı gözlerinden , uzunca ağladığını şişmiş güzel yüzünden kolayca anladı.

İkisi de sessizce uzun süre bakıştılar .
Hakan eğilip karısının ellerini, ellerinin arasına aldı.

'Sana kıyamıyorum.' Çatallı sesi ağlamak isteyip kendini durdurduğunu belli edercesine titrekti.

'Ama kıydın.'

Hakan ne diyeceğini bilemedi.

'O senin karın, biz olmayacak duaya amin dedik. Bebeğin de olacak şimdi. Onlar senin ailen.' Atiye'nin yumuşak sesi kırgınlıklarla doluydu. Hayata, kadere , kendine ama asla karşısında ki adama değil. O başından demişti 'asla benim karım olamazsın'
Adam sözünde durmuştu, bunda kırılacak bişey yoktu.

'Ben artık burda durup senin mutluluğunu izleyemem. Gitmem gerek. Köyüme döneceğim her şeyi göze aldım ben.'

Hakan genç kızı ikna etmek için ağzını açmadı bile.
Sevmek bazen bırakmaktı. Bu küçücük kıza artık acı yaşatmayacaktı. Onun da mutlu olmaya hakkı vardı.

Atiye o sabah herkesle vedalaştı. Selen hariç kimse Atiye'nin ani ayrılışına anlam veremedi. Mutfaktakilerden itibaren herkes çok üzüldü küçük kıza. Herkes içten içe kızın kendi ayakları üstünde durmasını meslek sahibi olmasını çok istiyor onu buraya yakıştıramıyorlardı.

Hakan ise yatağından bile çıkmadı. Çıkamadı. Taksinin kapı sesini duyduğunda ise genç adam yıllar sonra belki de olgun hayatında ilk deda hıçkıra hıçkıra çocuk gibi ağladı.

8 sene sonra ...

Ilıca Köyü

'Atiye, kız hadi hayırlı olsun yeni yerin. Kurtuldun doğunun soğuğundan. Görüyon mu sen şu işi yine düşecen İstanbul yollarına.'

Atiye lakayt lakayt konuşan büyük ebesine baktı. Bir yandan da annesinin hazırladığı özleminden yandığı sade köy kahvaltısının tadını çıkarıyordu. Bahçedeki tahta masanın üstünde. Köyü yine ışıl ışıl, cıvıl cıvıldı. Mis gibi çiçekler açmış bahar gelmişti. Annesini çok özlemişti.Nenesini geçen sene kaybetmiş o günden beridir de yeniden köye gelememişti. Görev yeri Hakkariydi 3 yıldır. İkinci dönem il dışı tayinde şansını denemiş ve İstanbul gelmişti. Anılarının kötü kahramanı İstanbul...ama artık geçmiş gitmişti her şey. Tüm o kötü günler ,güzel günler, güzel anılar,kötü anılar.

ATİYEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin