O kabus günün üstünden bir iki gün geçmişti ,
Hakan az buçuk güneş ışığının girdiği pencereye doğru baktı.Onu bu baraka gibi yerde tutuyorlardı. Kaçmaması için..
Sinirden güldü.
Telefonunu da almışlardı ,ne lanet bir yere düşmüştü böyle.Dışarıdan gelen davul sesleri adama düğünü hatırlatıyor işkence git gide artıyordu.
İçeri giren iki adam , Hakan'ı karga tulumba dışarı çıkardı.
Genç adam bu kabustan uyanmak veyahut ölmek istiyordu ama ikisi de mümkün görünmüyordu.
'Gel bakalım damat bey bir yıkan güzelce giyin bugün senin cenazen değil ya düğünün yav.Vur patlasın çal oynasın.' İğrenç kahkahalar silahlar davullar adamın başını döndürür olmuştu.
Bir eve sokulduğunu farketti, elini yüzünü yıkayıp biraz olsun kendine gelmek kan çanağına dönen gözlerini biraz olsun ferahlatmak istedi.
Bütün bunlara karşın o lanet küçük kız da etrafta yoktu.Ne güzel öldürüp bitireceklerdi işte işini,bu düğün ona ölümden daha kötüydü. Ne de meraklıymış evliliğe diye düşündü.
Tabi meraklı olur, kendi dememiş miydi ne olursa olsun bu köyden çıkacağını amma öyle amma böyle istediğini tez zamanda elde etmişti işte.
Sadece yüz yıkamayla ayılamayacağını farkedip soba da ısınan sudan biraz aldı alel acele bir duş aldı. Aslında burda saatlerce kalıp dışarda ki seremoniye hiç katılmak istemiyordu ama başında silahla bekleyen adamların karşısında çırılçıplak durma fikri genç adamı geriyordu.
Hazırlanan beyaz gömlek siyah pantolonu giydi biraz dar ama rahat hissettirmişti. Saçlarını şöyle bi düzeltip dışarı adımını attı. Atar atmaz gözleri kesişti. Masa da oturmuş onu bekliyordu.
Bir el boğazını mümkünü varmış gibi sıktıkça sıkıyor nefes alması güçleşiyordu.
Sandalyeye otururken kimseye bakmamaya özen gösterdi. Hele yanındakine asla...
Bıyıklarını bükerek gelen muhtara dikti öldürücü bakışlarını.
'Bak hele damat bey bizim buralarda imam nikahı resmiyetten mühimdir. Hem Allah katındada öyledir. Sen artık şehre gidince resmî nikahını kıyarsın ,şehir buraya benzemez orda resmi daha mühimdir.'
Ağanın söyledikleri kulağından giriyor ama kimseyi duymuyordu.
Biraz dikkat etse yanında küçük hızmalı burnunu çeken küçük kızın da isteksizliğini görecekti ama şimdi kimseyi dinleyecek görecek durumu yoktu.İmamın 'Artık Allah katında Atiye senin karındır, kızım Hakan'da senin kocandır.' Sözleriyle gerçek dünyaya döndü. Karın demişti karın ..
Alkış ve ıslık tufanı kopmuş, daha dün başına silah dayayan adamlar omzuna vurur olmuştu.
Artık yaşadıklarına tahammülü kalmamıştı, bir an önce bu lanet köyden uzağa gitmek ,Bade'nin kokusunu içine çekmek istiyordu. Rüyaydı kabustu uyanacaktı.
Uyanmadı...
Yaklaşık iki saat sonra annesiyle sarılıp ağlaşan kıza baktı , elinde küçük bir torba belli ki içinde de eşyaları vardı.
'Burdan ayrılmak bu kadar zorsa kal , ben giderim .'
Kızın çakmak çakmak gözleri genç adamı buldu ,hemen lafa nenesi atıldı.
' vay hele vay git de geri gelme namusunu burda bırak bizi ele güne güldür öyle mi ?'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATİYE
Romanceİç anadolunun küçük bir kasabasına doğru , hükümete isyan eden bir anarşiyle yapacağı röportaj için yola çıkan ülkenin en önemli gazetecisi Hakan.. Kadınların ötekileştirildiği bir köyde babasız büyüyen ,horlanan aşağılanan buna rağmen dimdik durmay...