"Ölmüş mü ?" Bu soruyu bir kaç defa tekrarladığını hatırlıyordu.
Hayat gerçekten çok garipti.
10 dakika önce eline aldığı bu telefon hayatını değiştirecekti, Sarp'ı arayacak ve onunla evlenmek istediğini söyleyecekti oysa ,eline almış olduğu telefon daha 1-2 saat önce yüzyüze konuştuğu kadının kaza haberini vermişti ona.
Artık Bade yoktu. Eylül annesiz kalmıştı , peki ya ne olacaktı şimdi?
Bade'nin onun evinden döndüğü anlaşılırsa Atiyeyi suçlarlar mıydı acaba?
Kafasında tüm bu sorularla alel acele üzerini değiştirdi. Annesine olayı kısaca anlattı. Yaşlı kadını gerisinde bırakarak evden çıktı. Hastaneye gittiğinde aile büyüklerini morg kapısında bağıra çağıra ağlarken buldu. Hayat ne garipti. Bu insanların hizmetlisi olmuştu bir zamanlar. Onların o vakur, o asla eğilmez hallerine şahit olduktan sonra böyle biçare olduklarını görmek içini ezmişti Atiye'nin.Bade'nin annesinin yaşlı gözleriyle karşılaşınca , kadının gözlerinde ki değişime dikkat kesildi. Kadının hızla üzerine geldiğini görünce yere kapanıp kendini koruma isteğini görmezden geldi. Gözlerini sımsıkı kapatıp gelecek hamleye kendini hazırlanıştı ki kadının kendisinden uzaklaştırıldığını farketti. Kulaklarına çığlık çığlığa kadının feryadı doldu.
"Senin yüzünden mutsuzluktan kıvrana kıvrana öldü benim kızım. Ahlaksız kadın. Ahlaksız. Yavrumun yuvasını yıktın."
Gözlerini açtığında Hakan'ın da orada olduğunu farketti. Muhtemelen Atiye'den sonra gelmişti. Yaşlı kadına engel olmuş. Atiye'nin önünde siper olmuştu.
Dolan gözleriyle ne yapacağını şaşırdı. Ayşe Hanımın kollarını sıvazlayarak kendini telkin etmeye çalıştığını farketti. Burda fazlalık gibiydi. Herkes yeterince üzgündü zaten.Arkasını dönmüştü ki Hakan'ın sesi kulaklarına doldu.
"Artık Atiye'ti suçlamaktan vazgeçin yeter. O benim ilk karım. Bir suçlu arayacaksanız o da karısına sahip çıkamayan benim. Yeter artık."
Ne yapıyordu bu adam. Asla doğru bir zaman değildi.
"Sen de ayrı utanmazsın zaten düştün bir sevda peşine karını kızını ziyan ettin. Hala kalkmış ne diyorsun içerde kızımın cansız bedeni. Burda gözünde bir damla bile yaşın yok. Onca zaman geçirdiniz bir evlat verdi sana benim yavrum."
Bunlar duyduğu son cümlelerdi. Derin derin soluklar alıp verdiği zaman dışarda olduğunu farketti. Duvardan destek alıp yere çöktüğünde omuzlarından tutulup başının bir göğse yaslandığını farketti. Yıllardır unutmadığı o koku. Hakan. Sevdiği adam. Onun da ne denli üzgün olduğunu sadece Atiye mi görmüştü. Onunda teselliye ihtiyacı vardı ama teselli eden kendisi olmuştu.
Bade'nin cenazesinden sonra bir ay geçmişti. Atiye bir süre rapor almıştı. Okula gidebilecek ruh halinde değildi.
Hakan'ı hiç görmemiş aramak istese dahi arayamamıştı.
Annesi hala kendisiyle kalıyordu. Sömestir yaklaşıyordu. Annesini kendisi bırakacaktı köyüne. Hem kendisi de aylardır gitmediği köyünü görse belki kendini daha iyi hissedecekti.
Bir hafta sonra, valizini bagaja yerleştirdi. Kendi için termosa bir kahve ,annesi için ise çay almıştı. Yol uzundu.
Yemyeşil bahçelerin arasından köyüne girdiğinde daha şimdiden kendimi rahatlamış ve iyileşmiş hissediyordu.
![](https://img.wattpad.com/cover/268585272-288-k139252.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATİYE
Romansaİç anadolunun küçük bir kasabasına doğru , hükümete isyan eden bir anarşiyle yapacağı röportaj için yola çıkan ülkenin en önemli gazetecisi Hakan.. Kadınların ötekileştirildiği bir köyde babasız büyüyen ,horlanan aşağılanan buna rağmen dimdik durmay...