0.5

23 2 0
                                    

Kara adam ya da olabilecek en korkunç canavardan daha karmaşık olan korkuları
bilmezler. Çünkü bu canavarlara bir ad koymak için ne kadar
uğraşırsak uğraşalım onların ne yüzleri vardır ne de ete kemiğe
bürünmüşlerdir.
Sarah’nın az önce yeniden duyduğu korku da böyle bir şeydi
işte. Eğer kendine dürüst davranması gerekirse Bogle’dan kork-
mamıştı o. Asıl kaygısı, Harvey’yi ona karşı koruyamamaktı.
Bu durumla tek başına karşı karşıya kalmış olma korkusu.
Oğlunun güvenini yitirme korkusu.
Başaramama korkusu.
Terfi aldıktan sonra ofisinin kapısını açmasını olanaksız kılan
korkunun ta kendisiydi bu. Ya da kalabalık bir meslektaş grubunun
önünde konuşması gerektiğinde üstüne çöken korku.
Bu korkunun nereden geldiği konusunda tek bir fikri yoktu. O
zamana kadar hiç başarısız olmamıştı, hatta tam tersi geçerliydi.
İstifa ettiği güne kadar başarılı bir kariyere imza atmıştı. Her şey
planladığı gibi gelişmişti. Hatta buna kendi bile şaşırmıştı çünkü
öğrencilik yıllarında evlerinde büyük sorunlar yaşanmıştı. Alkolik
bir baba ve depresyonun pençesinde kıvranan bir anne
33
Fobi
başarılı bir meslek yaşamına adım atmanın uygun zeminleri
olamazlardı.
Gelgelelim Sarah hırslı biriydi. Evde her gün yaşanan acılardan
bir an önce kurtulma isteğiyle kamçılanarak sınavlardan en yüksek
notları almayı başarmış, sonunda bursla Oxford’a kabul edilmişti.
Üniversitede okurken Stephen’la tanışmıştı. Evlilik karan almaları
birkaç yıl sürse de Sarah yaşamının bundan sonraki bölümünü
onunla geçirmek istediğini çok önceden anlamıştı.
Hedef ve plan. Bu iki sözcük Sarah’nın her zaman düsturu
olmuştu.Evet, o güne kadar başarılacak her şeyi başarmıştı: Mutlu bir
evliliği, hiçbir eksiği olmayan sağlıklı bir çocuğu ve onu tatmin
eden bir mesleği vardı. Üniversiteyi bitirir bitirmez yüksek tirajlı
bir moda dergisinde yazı işleri müdürü yardımcısı olarak işe
başlamıştı, ardından kitap sektörüne geçmiş ve sonunda ünlü bir
yayınevinin edebî eserler bölümünde baş editörlüğe kadar
yükselmişti. .
Ama sonra korku ansızın yırtıcı bir hayvan gibi üstüne çökmüş
ve onu pençesine almıştı. Silueti ve yüzü olmayan ancak sesi olan
bir fobiydi bu. O ses ona şöyle fısıldıyordu: Başaramayacaksın.
Günün birinde başarısız olacaksın ve hayal dünyan iskambil
kâğıtları gibi devrilecek. Bu da senin kusursuz sandığın yaşamının
sonu olacak. Senin kişisel felaketin...
Bu iç sesi duymak bile çılgmcaydı. Ama ondan da çılgıncası,
nedenini bilmese de Sarah’nın bu sese inanmasıydı.
Çünkü duyduğu korkuların bir nedeni olmalıydı. Kimse
durduğu yerde korkulara kapılmazdı.
Bir motor gürültüsüyle düşüncelerinden sıyrıldı. Evlerine doğru
yaklaşan bir otomobilin farı yatak odasının tavanında gezindi. Işık
hüzmesi durdu, motor sustu ve ortalık yeniden karardı.
34
Wulf Dom
Sarah alnını buruşturdu. Bir otomobil farının yatak odasından
fark edilebilmesi için, aracın açık garaja doğru yol alması
gerekirdi.
Gece yarısı evimizin önünde kim durur ki?
Bu düşünce daha aklından geçerken bir arabanın kapısının
hafifçe kapatıldığı kulağına geldi. Sanki aracı kullanan kişi ev
sakinlerinden kimseyi uyandırmamak için olabildiğince az gürültü
çıkarmaya uğraşmış gibiydi.
Bu, tuhaf bir şekilde aşina bir sesti, ardından daha da aşina bir şey oldu.
Mercedeslerinin bagaj kapağı birkaç haftadır açılırken rahatsız
edici bir gıcırtı çıkarıyordu. Stephen, gres yağı ve penetran yağıyla
bir sonuç alamayınca aracı servise götürmeye karar vermişti. Ne
var ki Harvey’nin penceresinin önündeki ağacı budamayı ötelediği
gibi bu işi de ihmal etmişti.
İyi de Stephen neden hemen dönmüştü? Oysa henüz öğleden
sonra yola çıkmıştı.
Sarah yatağında doğrulup sessizliğe kulak verdi. Acaba
yanılmış olabilir miydi? Harvey yanında mışıl mışıl uyumaya
devam ediyordu.
Derken açık garajın önünden kapıya uzanan parke taşı döşeli
yolda yaklaşan ayak seslerini, ardından kilide anahtar sokulduğunu
duydu. Kocasının adım seslerinden, eve geç geldiğinde oğlunun ve
karısının uyuduklarını bildiği için evin kapısını usulca
kapatmasına kadar bu seslerin hepsi Sarah’ya aşinaydı. Sarah hâlâ
kocasının geldiğinden kuşku duyuyor olsaydı bile, anahtarlarını
holdeki konsolun üstüne bırakırken çıkan takırtıyla birlikte son
kuşkusu da kayboldu. Sarah ona bunu ne kadar hatırlatırsa
hatırlatsın, Stephen anahtarlarını anahtar çanağına
koymaz, yanına bırakırdı. Sarah’nın aksine Stephen’m düzenle
arası pek iyi sayılmazdı.
Kocası yeni müşterisiyle bir terslik yaşamış olmalıydı. Çünkü
giderken üç günden önce dönemeyeceğini söylemişti.
Sarah yorganı usulca kaldırdı, uyuyan oğluna bir kez daha baktı
ve onu uyandırmamak için parmak uçlarına basarak koridora çıktı.
Aşağıdan buzdolabı kapağındaki şişelerin tıngırtıları duyu-
luyordu. Bu da çok aşina bir sesti. Kocası uzun bir yolculuktan
sonra eve döndüğünde mutlaka bir şeyler atıştırmayı alışkanlık edinmişti.
Sarah kocasının olanları kendisine anlatması için, bir bardak süt
içerek ona eşlik etmeye karar verdi.
Usulca merdiveni indi.
Bogle’ı çoktan unutmuştu.

Fobi꧂Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin