6.Bölüm

37.4K 1.8K 86
                                    

Yazar Notu: Günün ikinci bölümü de geldi :) Bir bölüm de akşam gelecek...

Görüşlerinizi merakla bekliyoruuuum ☺

İyi okumalar...

Öpüldünüz! :- ****

__________________________________________________________________________________***


Geceyi Kunter'e karşı zaferle sonlandırmış ve bunun getirdiği huzurla harika bir uykuya dalmıştım. Benimle oynamanın ne demek olduğunu görmesini istiyordum. Yanında taşıdığı süs bebekleriyle beni bir tutamazdı. Oysaki benimle ilgilenirken ne kadar da doğal ve içten gözükmüştü. Erkekleri hiç anlayamayacaktım sanırım. Bir de kadınlara anlaşılmaz derlerdi. Bunu söyleyen de ancak erkek familyasından biri olabilirdi. Asıl erkeklerin aklından ne geçtiğini anlamak zordu bir kere! Bir insan ilgiliden, bir anda hödüğe nasıl bağlardı ya? İsviçreli bilim adamları kobay olarak Kunter'i inceleyip erkeklerin şifresini çözmeli bence. Pislik herif! Nispet yapar gibi beyin hücresi tek kalmış canavar timsali hatunlarla takılmaya başlamıştı. Kadın direk, 'sadece göstermem, veririm de' kafası yaşıyordu. Ot beyinli mahlûk! 'Bir ara unutmayayım da ne kadar yeşillik varsa göndereyim?' diye düşünürken sırıtmaya başladım. Tepkisini gözümde canlandırırken iyice keyiflendim. Hele ki Korcan'la hakkımızda çıkacak olan haberler aklıma gelince tam anlamıyla zevkten dört köşe oldum.
Ne kadar keyfim yerine gelmiş gibi olsa da işe gitmek istemiyordu canım. Dünkü performans, ağrı olarak bana geri dönmüştü ama gitmek zorunda olduğumun da farkındaydım. Kunter'in bana verdiği iznin hükmünü yitirdiğinden adım gibi emindim çünkü. Nedense bugünkü olacak karşılaşmadan bir yandan da korkuyordum. 'Korkunun ecele faydası yok,' diyerek yatağımdan kalkıp kendini duşa attım. Alçıyla aldığım duş epey yormuştu. Neyse ki içki yüzünden başım ağrımıyordu. Sağlam bir bünyeye sahiptim. Boş mideye içmediğim sürece kolay kolay sarhoş olmazdım.
Duşun ardından tek elimle becerebildiğim ölçüde saçımı kuruladım ve dolabın karşısına geçip kıyafet seçmeye başladım. Sonunda elbise giymekte karar kılmıştım. Straplez, gri tonlarında çiçek desenli, belinde sarı kemeri olan elbisemi giyip ayakkabı için ne giysem diye kara kara düşünmeye başladım. Normalde sarı önü açık topuklularımı giyerdim ama şimdi bu doğru seçim değildi. Onun yerine babetlerimde karar kıldım. Saçlarıma ekstra bir şekil vermeye gerek duymadım. Doğal hallerini seviyordum zaten.
Hazırlanıp saate baktığımda, neredeyse geç kalmak üzere olduğumu fark ettim. Kahvaltı edemeyecektim ne yazık ki... İlaç kutusundan ilaçlarımı alıp çantama attım. Vakit bulursam bir şeyler yiyip, onları da içerdim.
Şirkete tam vaktinde gelip masama henüz oturmuştum ki Kunter'de geldi. Yüzünden ne düşündüğü anlaşılmıyordu. Soğuk, sert ve anlaşılmaz bir ifadesi vardı. Çokta şaşırmamıştım. Nedenini bilmediğimiz bir savaşta gibiydik sanki ve bu durum canımı sıkmaya başlasa da umursamamaya çalıştım. Gidip kahve aldım Kunter'e götürmek için. Kapısını tıklatıp, Kunter'in 'Gir,' diyen sesiyle de odaya girdim.
"Size kahve getirmiştim," diyerek kahveyi masanın üzerine bıraktım. Bunu yaparken Kunter'in yüzüne bile bakmamıştım. Duruşumu bozmadan bekledim söyleyeceği bir şey var mı diye. Neden sonra Kunter'in "Kahveyi getirdiğine göre çıkabilirsin," diyen sesiyle sinirim tepeme çıksa da bir şey demedim ve odadan çıktım. Kaba herif! Teşekkür edecek medeniyet sende ne gezer! Medeniyetsiz öküz! Sakin Sare... Adam patron... Sakin...
Öğlen paydosunda yemek için kafeteryaya inmeye karar verdim. Dışarıya çıksam geç kalacağımı biliyordum. Kunter'in eline koz vermek de istemiyordum. Yemeğimi alıp masaya oturacakken, bana el sallayan Sergen'i görünce onun yanına gidip masasına oturmamın, en azından kafamı dağıtmama yardımcı olacağını düşünerek hareket ettim. İyi gelecek bir sohbete kim hayır diyebilirdi ki!
"Selam. Sen neymişsin Sare ya. Kusura bakma direk daldım konuya ama. Gazeteyi gördüm. Korcan Evliyaoğlu ha! Vay canına." Ah evet şu mesele... Dünkü zaferim bir kez daha gözümde canlanırken, sinir harbiyle başlayan günün getirdiği gerginlik üzerimden kalkmaya başlamıştı.
"Of Sergen yok öyle bir şey. Sadece arkadaşız biz," diyerek klasik repliği tekrarlarken sırıtmaya başladım. Biliyordum ki bunu söylemem işe yaramayacaktı. Nedense böyle söylenildiğinde hep aksi olurdu ve insanlar da buna artık kanmıyordu. Doğru olsa bile!
"Yeme beni Sare. Resimleri gördüm. Anlat çabuk." diyerek ısrar eden Sergen'i daha fazla kıramadım. Ama öncesinde takılmadan da edemedim. Resmen dedikoducu hatunlar gibiydi. Tanışalı kısa süre olsa da kaynaşıvermiştik ve bundan dolayı ona takılmak benim boynumun borcuydu.
"Ya Sergen, sen hep böyle meraklı mıydın? Ya da bu sonradan mı gelişti?"
"Bana bak sarı kafa! Dalga mı geçiyorsun sen benle?" dedi Sergen kızıyormuş gibi görünmeye çalışırken. Tipimden dolayı mıdır bilmem bana insanlar zor kızardı. İstisnalar için kaideyi bozacak değilim tabi. Çok sevimli, çok tatlı, çok... Çok güzelim ben yaaa... Tamam, kendimi arada böyle şımartıyorum, ne olmuş yani?
"Yok, canım Estağfurullah. Ne haddime. Yalnız ben sarı kafaysam sen nesin çok merak ettim," diyerek gereksiz konuyu uzattım. Sergen de benim gibi sarı saçlı, mavi gözlüydü. Kayıp erkek kardeşim olabilirdi. İlk çocuk olduğumu kesinkes bilmeseydim buna inanabilirdim. Çünkü Sergen'e kanım çok çabuk ısınmıştı.
"Hadi ama!" diyerek konuya açıklık getirmem gerektiğini belirtti.
"Peki peki. Korcan gerçekten arkadaşım. Yurtdışındaydı bir süredir. Dün gittiğim kulüpte karşılaştık. Çıkışta da evime bıraktı. Magazincileri bilirsin. Abartmakta üstlerine yoktur."
"Bu kadar mı yani?" dedi Sergen. Öğrendikleri beklentilerini karşılamamıştı anlaşılan. Birde kadınlara meraklı derlerdi. Erkeklere ne demeliydi!
"Aynen öyle," derken umursamazca omuz silktim. Yemek molamız bitmek üzereydi. Kunter'le aynı ortamda bulunmaktan hoşlanmıyorum ve buna mecbur olmak da canımı sıkıyordu.
"Neyse ben kaçtım. Patronu kızdırmak istemem. Tuhaf zaten bugün... Azar işitmeye niyetim yok. Hem ilaç içeceğim. "diyerek ayaklandım.

S A R EHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin