Aradan geçen günler kötü günlerin izlerini örtmede oldukça cömert davranmıştı bana. Yaralarım kapanmış gibiydi artık. Canım yanmıyordu. Mutluyum diyebilmek bile ayrı mutluluk veriyordu bana. Yalnız sakın yanlış anlamayın rica edeceğim. Kunter'i pat diye affettiğimi sanıyorsanız büyük bir yanılgı içine düştünüz derim.
Ama hey!
Sanırım yine bir yanlış anlaşılmaya sebebiyet vermenin eşiğindeyim. Biricik aşkım, gelecekteki çocuklarımın babası, biricik yakışıklımı, kimi zaman odun ama benim yonta yonta kalasa çevirdiğim beyaz arabalı prensimi, sonsuza dek uğurladığımı bir an için düşündeyseniz beni hiç tanımamışsınız demektir. Bu duruma henüz inanamayan Kunter için bu affetmeme kısmı ceza oluyor. Böyle bir yolu seçmenin sebebiyse... Belki birazcık kadınlık gururumun okşanması olabilir. Ancak tek sebep kendi bencilliğim değil her ne kadar buna hakkım olsa da. Ben daha çok buna ilişkimizin temel sağlamlığının artırılması gözüyle bakıyorum. Artçı şoklarla sarsılmayacak, depremlere bile dayanacak kadar güçlü temellere dayanan bir ilişki olmalı bizimkisi. Aksini ne benim yüreğim kaldırır ne de bir hatayı daha affedebilirim.
"Evlen benimle."
Yine başlamıştık işte.
"Hayır." dedim belki de milyonuncu kez. Bunun sebebi kabul etmek istemiyor olmam değildi elbette. Ceza da değildi. Sadece bir şey engelliyordu beni. Yine de onun bıkmadan evlenmek istemesi hoşuma gidiyordu.
Dudaklarıma öpücük kondurmadan önce fısıldadı. "Vazgeçeceğimi sanma."
"Peki, sanmam." dedim ve öpücüğü başlatan ben oldum. Ah! Siz onu süründürürken kendimden uzat tuttuğumu mu sanmıştınız? Elbette hayır! Kendime eziyet edemeyecek kadar çok onla bütünleşmiştim. Nasıl ayrı kalacaktım?
Nefes alma ihtiyacıyla ayrıldığımızda ona sımsıkı sarılı haldeydim. Kunter'de beni bir an olsun yanından ayırmak istemiyordu. Elimizde olsak yapışık bir halde bile gezebilirdik ama akıl sağlığımızı korumamız açısından buna yeltenmiyorduk. Aşkımızı hastalıklı bir hale getirecek değildik.
Aklıma aniden gelen şeyle saate baktım. Of! Geç kalmıştık.
"Kunteeerr! Yine aklımı başımdan aldın. Hep geç kalıyoruz senin yüzünden." diye çemkirirken, onun bana arsız arsız sırıtması pek de hoş değildi.
"Aklını başından aldığımı söylemene gerek yok. Zaten biliyordum bebek!"
Pis serseri! Bir de dalga geçiyordu.
"Bu oyun iki kişiyle oynanır hayatım, unutma!" dedim onu tehdit ederek. Bu gece kanepeyle haşır neşir olsun da göreyim ben onu.
"Aşkım bak ben..." Zeki sevgilim ne diyeceğim, anlamıştı hemen. Cümlesini tamamlamasına izin vermeden araya girdim.
"Az laf çok iş sevgilim. Az laf çok iş. Yürü gidiyoruz. Beni Ceycey'e bırakıp abimin yanına gideceksin daha."
Panik yapmamın sebebine gelince... Abim Ceylin'i kendini sırılsıklam aşk etmekle kalmamış bir de onunla evleniyordu. Bende Ceylin'e söz verdiğim saati daha şimdiden yarım saat geçirmiştim.
İkisi adına çok seviniyordum. Birisi abim, diğeri de kardeşimden farksız Ceylin... Onlar için nasıl sevinmeyecektim?
Melis ve Poyraz'da aralarındaki sorunları halletmiş ve yeni bir ilişkiye yelken açmışlardı. Aslında beni en çok şaşırtan Begüm'ün Dimitri'yle kaçması oldu. Bu kızın benim arkadaşım olduğu ne çok belliydi. Ondaki cesaret insanı şoka sokabilirdi. Dimitri'ye her ne kadar borçlu hissediyor olsam da adam tehlikeli bir hayatın içindeydi. Üstelik Begüm'ü etkileyebilmiş olması şaşırtıcıydı. Bu tavrı ben sergilesem yine de bu kadar şaşırmazdım. Begüm her ne kadar benim kadar çatlak olsa da bana oranla daha mantıklı hareket ederdi. Demek ki aşk insana her şeyi yaptırabiliyormuş. Aslında ne ara âşık olduğunu hala anlayabilmiş değilim ama elbet öğreneceğim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
S A R E
RomanceTek bir hedefim var: Zengin koca! Her hedefin bir başlangıç noktası, bir sebebi, oluşum nedeni vardır. Hayatın getirdikleri, bizleri bazı kararlar almaya iter ve bazen bu durum tüm hayatımızı değiştirecek olsa da bu riske girmeye karar veririz. Ki...