33.Bölüm

23.4K 1K 51
                                    


Koku... Bu kokuyu nasıl da özlemişim. Sırf ondan bana kalan tişörte kokusu sindi diye onunla uyuyordum. Sanki o koku olmasa, onunla uyumasam kâbuslara dalacakmış gibi bir korku çörekleniyor içime. Onu istiyorum hala. Ne tuhaf ki şimdi bile o kokuyu alıyorum. O kadar çok işlemiş ki içime... O kadar çok parçam olmuş ki söküp atamıyorum içimden... Kalbimi oyuyorlar sanki... Gerçek ölümde tek seferde canını verirsin ama ben... Bunu her gün yapıyorum. Öleceğimi bile bile bir sonraki güne uyanmaya devam ediyorum, bir gün son bulacağı umuduyla...

Her acı unutuluyordu zamanla. Öyle diyor bazıları. Unutacaksın, atlatacaksın, sen güçlüsün...

Savaşacak mecalim yokken nasıl güçlü olduğumu söylersiniz diye hesap sormak istiyorum bu durumlarda ama ona bile mecalim yok. Silkelenip kendime gelmeliyim, her şeyi ardımda bırakmalıyım, o eski Sare olmalıyım... En azından herkesin bildiği Sare. Hiçbir şeyi umursamıyor gibi görünen o sert kız.

Bir insan uğruna savaşacak bir şeyi olduğunda ölse de kendini bırakmaz. Evet, bu doğru ama ben uğruna savaşacağım tek şeyi bu savaşta kaybetmişken nasıl devam edeceğim? Bir çıkış yolu var biliyorum. Mutlaka olmalı. Ama sanki bir labirentin içindeyim ve dönüp dolaşıp tek bir yere varıyorum: Kunter'e.

O, hem beni öldürecek bir zehir, hem de yaşama tutunduracak panzehirdi. İki türlü de ona muhtaçtım ve şimdi yaralı ruhum tedaviye cevap vermiyordu.

Gözlerimi açmak istemiyorum. Açarsam bu koku beni terk edecek çünkü. Kimsesizliğime uyanacağım... Bir hiçliğe... İnatla daha da sokulma ihtiyacıyla doluyorum.

"Gitme... Bu sefer yanımda kal. Hiç olmazsa ben uyuyana kadar."

Rahatsız edici ışığın uykumu bana zehir etmesiyle uyandım. İyi de benim odamda güneş yüzüme vurmazdı ki? Ben neredeydim? İçime çöreklenen korku gözlerimi açmamı engelliyordu sanki. İçimden dün gecenin sağlamasını yapmaya çalıştım.

En son cin tonikleri yuvarlıyordum arka arkaya. Sonra bir adam vardı yanımda. Yoksa ben onunla? Ahh hayır!!! Telaşla yerimde doğruldum ve gördüklerim beni daha çok korkuttu. Kunter'in yatak odasında ne işim vardı? Kahretsin ya başım da çatlıyor. Neyse ki giysilerim üzerimdeydi. Hemen banyoya gidip elimi yüzümü yıkadım ve ardından çantamı da alıp kendimi odadan dışarı attım. Şansıma bir de eşyalarımı aramam gerekmemişti.

Merdivenlerden inerken mutfaktan sesler geliyordu. Gizlice kaçmayı planlarken Kunter'in sesi beni olduğum yere çiviledi.

"Sare... Gizlice kaçacak mıydın?"

İnanmıyorum ya. Birde kaçacak mıydın diyor? Ne yüzle beni bu eve getirir? Beni o kadınla aldattığı eve. Çektiğim acıyı bile bile. İşte buraya kadardı. Kotası dolmuştu bu aşkın. O kadar çok acı çekmiştim ki artık beni daha fazla yaralayabileceği bir durumda değildi. Bundan sonra beni üzmesine izin vermeyecektim. Bir daha asla!

"Bunu bana söylemen o kadar komik ki" dedim hışımla arkamı dönerek. Şimdi yüz yüzeydik. "Bana hiç güvenmedin ve sana koşulsuz şartsız güvenmemi istedin. Ardından çok geçmedi magazinlerde boy boy fotoğraflarınızla karşıma çıktınız. Üstelik bana, inatla onunla aranda bir şey olmadığını söylemiştin. " Alaycı bir kahkaha attım. "Sonra da dün... Sanki buna hakkın varmış gibi beni buraya alıp getirdin. Her yaptığın kötü şeyden sonra beni daha fazla yaralayamazsın diyordum. Ama artık yaptıkların umrumda değil. Gerçekten değil. Daha fazla gözümden düşemezdin."

Son kez... Kalbimi orada bırakıp çıktım. İçim kan ağlasa da güçlü duracaktım. Hiçbir şey, hiç kimse artık beni yıkamayacaktı...


S A R EHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin