Bölüm 28 : Her Fault / Better

817 54 61
                                    

Yine beeeen! Yine herkese merhaba!

Bombalamaya hazır mısınız millet?

Final dedik iyi dedik mi demedik mi hep beraber göreceğiz. Şey, bu bölümle ilgili bir yorum yapmam gerekirse sarsıcı diyebilirim. Ben bayağı sarsıldım açıkcası.

Bu bölümün bayağı ithafı var. Mesela Afra. Mesela İlayda. Mesela Afra'ya beni soran diğer bütün insancıklar... Mesela Büşübüşüm var bir tane. Mesela Beiyza var biir tane daha. Mesela bir 'Uzun'um var yurttan bölüm bekleyen.

Hepinize kocaman teşekkür. Siz olmasanız burada olur muydum? Orası meçhul. Lafı fazla uzatma dediğinizin farkındayım ama heyecan yaptım. Umarım, umarım beğenirsiniz.

Çok Çok öptümler...

İyi okumalar x

Bilirsiniz, okulda ne zaman iki tane popüler çocuk birbiriyle kapışsa etraflarındaki çemberde, gözleri yaşlı bir amigo kız ya da seksi bir okul muhabiri olur. Bu iki popüler çocuktan biri iyidir, diğeri kötü. Biri okul maçlarını kazanmak için herkese cesaret konuşmalarını yapan, iyi yürekli, annesinin sözünden çıkmayan, eski model bir Impala süren ve acayip romantik şarkıları ünlü şairlerin şiirleri eşliğinde dinleyen bir Disney prensidir. Öbürü ise sinirlenince çevresinde birden peyda olan gözlüklü inekleri kapılara, duvarlara fırlatan, yılışıkça sırıtan, her kızla bir geçmişi olan ve bunu yüksek sesle anlatan, kafeteryaların korkulu rüyası bir Tazmanya canavarıdır.

Eh, ikisinin de kendine göre büyük bir kitlesi olmasının dışında bu maçlarda her ne kadar Tazmanya'dan korkup yanlış izlenimler verseniz de kalben tarafınız bellidir. Yani kalabalık hep bir ağızdan, ''Dövüş, dövüş!'' ''Kan, kan, kan'' diye bağırıp yoktan var olan tırmıklarını yere ritimle vururken istedikleri kötü olanın yenilmesi ve iyi olan son bakışını atıp gittikten sonra Tazmanya tarafından ezilenlerin de dönüp onun yüzüne tükürmesi ya da hareket çekmesidir.

Bazen bu olur. Bazen de... işler tamamen boka sarar.

Yüzlerce... Binlerce kişinin izlediği bu kavgada ne Tazmanya canavarı ne de amigo kız vardı. İki tane Disney prensi, etraflarında sadık atları olmadan, sahne önünde donakalmış bir kız için dövüşüyorlardı. Bu gurur okşayıcı mı? Belki biraz, evet. Kendimden tiksinmeme sebep olsa da, bu ne yazık ki doğru. Ama hani derler ya, gurur okşayıcılığı bir kum tanesiyse rahatsız ediciliği bütün bir okyanus ve kumsallar kadar...

Bir de o kız olduğunuzu düşünün.

Öylece kalakaldım. Ashton koştu, Luke sırıttı ve ben durdum. Zamanın durduğunu söylemek isterdim ama durmadı.

''Sen ne halt ettiğini sanıyorsun?'' diye bağırırken Luke'a bir yumruk attı Ashton. Titredim. Güçlü bir kahkaha duyuldu.

''Senin yaptığını yapıyorum. Hoş değilmiş, değil mi Ashton? Ah, evet.'' Bir anda bir karışıklık daha oldu. Michael ve Calum kavgayı ayırmak için görüntüye girdi. Bu esnada Luke'un Ashton'a bir tekme savurduğunu gördüm. İçimden bir titreme daha geçti. Ashton hırsla atıldı ve Calum'dan kurtulup bir kez daha Luke'u yere yıktı.

Sonrası can sıkıntısıyla izlediğimiz Smackdown maçları gibiydi. Luke ve Ashton gerçekten küfürler savurarak ve gerçekten, gerçekten, birbirlerine vurarak kavga etmeye başladılar. Ashton, Luke'un çenesine iç gıcıklayan bir ses çıkmasına sebep olan bir yumruk attı ve hemen ardından Luke, diziyle Ashton'ın kaburgalarına vurdu. Karmaşanın içinde Michael'ın kaşı patlamıştı ve sahne arkasındaki ekipten kavgayı ayırmaya gelenler vardı. Kısa bir süreliğine durulmuş gibiydiler.

Heartache On The Big ScreenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin