Bölüm 20 : The Wish Jar

1.2K 94 48
                                    

Herkese Merhabaaa!!!

Ben. Sizi. Çok. Özledim!!!

Siz de beni özleyin lütfen. Bu önemli bir rica... Çok fazla buralarda olamıyorum ama yine de bölümümüz hazır millet. Epey uzun oldu. Tahmin ettiğimden de uzun. Beni tatmin etti mi? Eh, hayallerim her zaman yazdıklarımdn daha güzel ve sanırım büyüyünce hayallerimde yaşamak istiyorum. Orada size de yer ayırabilirm isterseniz ;)

Her neyse... Bu sefer gerçekten kısa kesiyorum. Eğer birine ithaf için söz verdiysem lütfen bana hatırlatın Çünkü ben hatırlayamıyorum *üzgün surat*

Ve millet! Benden size ciddili bir tavsiye. Bence bütün şarkıları dinleyin! ;)

İyi Okumalar.... xx

Eve geldiğimde teyzem çileden çıkmıştı ama en azından konser güzeldi. George Enişte çekimser kalmakla bana kızmak arasında bocalarken Hazel yine teyzemin yanında yer aldı. Şaşırtıcı bir biçimde Derek de çekimserdi ve oldukça çirkin anlar yaşadıktan sonra cezalı olduğuma karar verildi. Uygun miktarda bağırtı ve ergenlik krizleri sonrası 2 haftalık cezayı yoğunlaştırılmış biçimde 2 günde çekmeye razı oldum.

Pazar akşamı hava kararırken bahçedeki barbekünün tellerini ovalamaya devam ettiğim esnada aklımdan geçenler bunlardı. Elbette, bizi kurabiye yaparken çekmişlerdi ve hayır işi olduğu için –bir de tabi sınav haftam- çok daha ucuz yırttığım bir gerçekti. Ama teyzem yine de tüm o öpücükleri pek de hoş karşılamadı. Telefonuma el konuldu ve biz de Twitter’dan DM’leştik. Lütfen ama! Eski usul, pencere altına gelip Ashton’ın bana serenat filan yapacağını düşünmediniz herhalde.

Kadie, Anna ile birlikte gece uğrayacaklarını söylemişti. Kafamdan bir liste yaparken elimdeki iyiden iyiye siyaha dönmüş beze yüzümü buruşturdum. Pekala, eve geldim. Teyzem bağırdı, ben bağırdım. Papağan George bağırdı ve George Enişte herkesi susturdu. Sonra yine teyzem bağırdı, Hazel bağırmasına yardım etmek için bize yemek getirdi. Yemeği yedik. Biraz ben bağırdım ve cezam belirlendi. Gece çatıya çıkıp tüm mahalleye R.E.M. dinleterek asi tarafımı biraz olsun baskıladım. Sabah evin temizlenmesine yardım ettim. Ders çalıştım –malum sınavlar sağlı sollu geliyor ve ben Müdür Kelsie’nin ağzının ortasına bir tane patlatmayı çok istiyorum-. Teyzemin arkadaşları geldi ve onların maymunu oldum. Sonra bir şeyler yedim ve George Enişte, O’na yardım etmem bahanesiyle beni kurtardı. Sonra O da bana eziyet etti. O, Derek ve ben garajı temizledik. Sonra George Enişte bana incelemem için birkaç hesap dökümü verdi.

Artık kendi banka hesabımı idare etmeye başlama zamanım gelmişti. Hey! Neredeyse artık üniversiteli olacağım değil mi? Her neyse işte. Sadece üniversite kabul mektubumu çoğaltıp Harry Potter’daki o sahnede olduğu gibi teyzemin ve Müdür Kelsie’nin başından aşağı yağmur gibi yağdıracağım günü sabırsızlıkla bekliyorum. Böylece akşam yemeği ve kapanış ile cumartesiyi geçirdikten sonra Pazar gününün tamamını teyzemin şeytani planının bir parçası olarak kilisedeki yaşlıların soy ağaçlarını çıkarmalarına yardımcı olarak geçirdim ve sonra da barbekü partisinde saati 0.75 dolara çalışan 3. sınıf sendikalılar gibi oradan oraya koşuşturdum. Bence Oscar, Emmy, Grammy her ne varsa hepsini hak ettim ama yine de siz bilirsiniz elbette.

‘’Buradan bakınca peri annesi uyuşturucu kaçakçısıyla kaçmış Cindrella’ya benziyor. Sence de öyle değil mi?’’ Anna elindeki poşeti ileri geri sallayıp Kadie’ye bir bakış attı. Elimle dramatik bir biçimde boğazıma sarılıp yığıldım.

‘’Benim için artık çok geç. Gidin, canınızı kurtarın.’’ Boğuk bir ses tonuyla konuşup uygun miktarda öksürük eklediğimde gülmeye başladılar.

Heartache On The Big ScreenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin