Höyy millett!!
Ya da Hi yani hangisini tercih ediyorsanız artık :D
Öncelikle bu bölümü yazarken çok farklı kafalardaydım ve bir kısmı duş alırken banyoda ilham olarak geldi filan filan. Neyse oralara çok girmiyorum. Ben ve duş maceralarım. Öhöm.
Önceki bölümün sonunu size bir bomba olarak bırakıp kaçtım gibi geldi ve doğrusu ben de etkisinden kurtulamadım. Amy Winehouse, Celine Dion derken iş çok farklı yerlere gitti. En son Roberta Flack ve Colplay'den oluşan playlistime birkaç Ed Sheeran eklemiştim.
Her neyse. Daha fazla sizi bu bölümden alıkoymayacağım. Umarım beğenirsiniz. Kıh kıh kıh!... Sonu! Kıh kıh kıh! :D
İyi Okumalar.. xx
Amy Winehouse’tan sonra kendimi hemen modern müziği bırakmak zor oldu. Ya da modern hayata. Okul bittiğinde hemen herkes hayatından memnundu. Müdür Kelsie’nin memnun olmadığı incelmiş dudaklarından belliydi. Okuldan çıkarken insanlar yanıma gelip benimle konuşmaya ve partilerine davet etmeye başladılar. Zihnim 2 farklı seviyeye ayrıldı. Birinde eski şarkılar çalarken, diğeri insanlarla şakalaşmaya ve davetlerine cevap vermeye devam etti.
Britt Neri köşeden göründüğünde her şeyin ters gitmek üzere olduğunu biliyordum. Küt kesim saçlarının başının üzerinde Balo Kraliçesi tacını takmaya her an hazır bir şekilde taşıyarak ve topuklularının çimlerin üzerinde batmamasını mucizevi bir şekilde başararak hızla geldi. Yüzünün rengi mora yakındı bu yüzden göründüğü kadar sakin olmadığı anlaşılıyordu.
‘’Afedersin, Valerie,’’ dedi. ‘’Kafam karıştı da. Hangisi senin sevgilindi acaba? O kadar çabuk değişiyor ki, takip etmekte zorlanıyorum.’’
Kaşlarım çatılırken kendime hayret ederek sesimi düzgün çıkarmayı becerdim. ‘‘Ne saçmalıyorsun sen, Britt?’’
Yapmacık bir kahkaha attı. ‘’Ah, seni anlıyorum tabi. Zor olmalı, sürekli ikili oynamak. Söylesene hangisi yatakta daha iyi? Gerçi eminim hiçbiri senin deneyimlerine yetişemiyordur.’’
İnsanlar durmuş bizi izliyordu. Çocukların bu tarafa doğru geldiğini fark ettim. Michael, Derek’le konuşuyordu ve Derek, Britt’i önümde görünce adımlarını hızlandırdı ama Hazel ona pis bir sırıtışla engel oldu.
‘’Acınası görünüyorsun,’’ dedi biri arkamdan. Dönüp baktığımda Finn olduğunu gördüm.
Britt gözlerini kısarken gülmeye devam etti. ‘’Harika. İşte bir koruyucun daha oldu. Onunla da yatmayı istiyor musun? Yoksa onu bu seferlik ben alabilir miyim?’’
Finn, konuşmak için ağzını açınca onu susturdum. ‘’Bu seni ilgilendirmez, Finn.’’ Bana hayretle bakarken Britt’e geri döndüm. Ne yapabilirdim? Aklıma yapacak hiçbir şey gelmiyordu. Hiçbir şey söylemeden oradan ayrılmak sadece dedikoduları arttırırdı. Britt’e tokat atmak, saçını çekmek ya da bütün o kız kavgası hareketlerini yapmak beni utandırırdı ve bunun da dışında istediğinin bu olduğunu görebiliyordum. Planını anlamıştım. Mağdur olacaktı. Ne yapacağım?
‘’Bazen birine yapabileceğin tek kötülük onu sevmektir.’’
‘’Biliyor musun Britt? Aslında o kadar kötü biri değilsin. Her okulun bir sürtüğe ihtiyacı olduğunu düşünmüyorum. Aslına bakarsan sana ve azmine hayranım. Bir şeyi elde etmek için her şeyden vazgeçmen ve hedefine odaklanman çok güzel bir şey. Büyük ihtimalle hiçbir zaman senin gibi olamayacağım. Her şeyinin mükemmel olması için çabalıyorsun ve başarıyorsun da. Ama benim istediğim hiçbir zaman mükemmel olmak olmadı. Tacına göz diktiğim için üzgünüm. Eminim sana, bende duracağından çok daha fazla yakışacaktır. Bunu biliyorum ama tacı bu yıl kazanamayacaksın.’’
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Heartache On The Big Screen
Fanfiction''It's too late to love,'' she said. ''But too early to lose,'' he replied. * Uyurken yüz hatları gevşemişti. Kendime yalnızca O uyuduğunda umutlanma izni verirdim. Kısa bir süre önce alt dudağının sol tarafına taktırdığı piercing pencereden içeri g...