Bölüm 22 : Can't Remember To Forget You

1.1K 90 105
                                    

İyi geceler, çok sevgili ertesi gün okul olduğu için telefonunun internet bağlantısını kapatmak üzere olan ve son anda belki de bildirim alan okurlar!

Hepinizi bir kez daha selamlıyorum! Neden böylee konuştuğumu sormayın, hiçbir fikrim yok.

Neyse. Selam millet! Evet, ben. Evet, yeni bölüm. Evet, aynı haftasonunda hem de. Hahaha, ne kadar ilginç. Haklısınız.. Eh, bazen böyle şeyler olur. Umarım bu ufak sürprizin tadını çıkarırsınız.

Bu bölümü çok garip zaman dilimlerinde yazdım ve hiç başından sonuna okumadım. Kopukluk olmadığını ummuyorum ve size başka bakış açıları da sunabileceğimi. 

Bölümün birden çok şarkısı var aslında. Ama bu bölüme en çok uyan şarkıyı en son buldum. Kendisi bana lise hayatım boyunca umut veren ve vermeye de devam eden bir şarkıdır. Değeri benim için çok büyük. Bu şarkıyı paylaşıp paylaşmama konusunda -evet, tamam belki bazılarınız biliyor olacaksınız ama olsun bu yine de paylaşmak- tereddüt ettim doğrusu. Ama bence hepimiz bu şarkıyı duymayı hakediyoruz. Incubus'tan Love Hurts. Onu sevin ve ona sarılın millet. 

Ve bu arada bölümü de okuyun ;)

İyi Okumalar... xx

Sabah kalktığımda yalnızdım. Yaptığımın iyi ve kötü sonuçlarını düşünmek istemiyordum. Ya da doğru mu yanlış mı olduğunu. Mutlu olmak hepimizin hakkıydı değil mi?

Sanırım gerçekten, bazen birine yapılabilecek en büyük kötülük onu sevmekti.

Çünkü birini sevmek tıpkı bir düğmeye basmışsınız gibi içinizi aydınlatıyordu. Sanki tüm hayatınız, siyah-beyazmış gibi. Ve birden hayatınıza bin bir renk giriyordu. Bunun sebebi sevginin gücü müydü yoksa karşınızdakinin de sizi aynı oranda sevmesi miydi bilmiyorum ama diğer şeylerden farklıydı. Abartıldığı gibi miydi? Hem evet, hem hayır.

Birine sizi incitebilme olanağını kendi ellerinizle vermekti. Bu kadar korkutucu bir şeyin nasıl aynı zamanda bu kadar basit olduğunu asla anlayamayacağım sanırım. Fizik kuralları gibi bir şey birini sevmek. Aslında binlerce sonucu olan karmaşık bir şeyden bahsederken kısacık bir cümle kuruyorsunuz ve ‘’Dünya üzerindeki cisimlere bir çekim kuvveti uygular,’’ diyorsunuz. Buna yer çekimi denir. Belki klişe bir alıntı olacak ama birine aşık olmak onun çekim etkisine kapılmaktı.

Kapı açıldı ve Ashton kafasını uzattı. Yüzünde memnun bir gülümseme vardı. Saçları darmadağınıktı. Güne onunla başlamak hoş bir değişiklikti.

‘’Kahvaltı hazır. Hadi aşağı gel,’’ dedi ve anlamlandıramadığım bir biçimde gülümseyip gitti. İçimi çektim.

‘’Günaydın, kardeşim. Sanırım, artık eşitlendik.’’

Pamela’nın lafını duymazdan gelerek kalktım ve gerindim. Üstümü başımı toparladıktan sonra aşağı indim. Henüz diğerleri gelmemişti. Geceyi nerede geçirdiklerini ve ne yaptıklarını merak ederek yerime oturdum.

‘’Demek kahvaltı hazırladın, Ashtiny. Bu jesti neye borçluyum acaba?’’

Omuz silkti ve gülümsedi.

‘’İyi erkek arkadaşlar bunu yapar, Valerie.’’ Gözlerimi devirdim ve yerine otururken bunu fark etti.

‘’Neden gözlerini devirdin sen?’’ dedi şakayla karışık kızarak. ‘’İyi bir erkek arkadaş olmadığımı mı söylüyorsun?’’

Heartache On The Big ScreenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin