"Aliena'nın tanıtım videosu yukarıdaki medyadadır. Eğer izlemek isteyen arkadaşlar olursa."
Jungkook
"Sil baştan yaşama şansım olsaydı eğer,
oturup saymazdım eski yanlışlarımı.
Kusursuz olmaya çalışmaz, rahat bırakırdım yüreğimi.
Neşeli olurdum, geçmişte olmadığım kadar,
ve elbette çok daha coşkulu olurdu sevdalarım,
içine de yeterince ciddiyet katardım.
Bu denli temiz, titiz olmazdım hiç, öyle bir şansım olsaydı eğer.
Hiç çekinmezdim daha fazla riske girmekten de...
Daha çok yolculuklara çıkar, gündoğumlarını kaçırmazdım asla;
hele dağlara tırmanmanın, ırmaklarda yüzmenin keyfini...
Hiç bilmediğim yerlere giderdim, gidebildiğimce.
Doyasıya dondurma yer, boşverirdim kuru nimetlere."Tarihler, tarihler. İster resmi evraklar, ister alelade bir notun ucuna emaneten tutturulmuş rakamlar. Bu birkaç rakam neyin ifadesi olabilirdi beyaz kağıtları adeta kirletmeye ant içmiş soğukluklarıyla. Neyi unutmamak için atıyorduk o rakamları onca duyguyu barındıran kağıtlara bir leke ibaresi kalacak kadar önem arz ederek. Hangi mutluluğun neşeli kırıntıları, hangi hüznün mürekkebinden akan gözyaşının teslimiyeti birkaç anlamsız karalayış mücadelesi. Ben mesela hiçbir mürekkebin dokunduğu kağıda tarih atmadım. O gün kalbimden geçen kelimelerin soğukluğunun sarılmış olduğu kağıtların taşımaya mecbur kaldığı yükün üstüne bir yükte ben koymak istemedim. Tarihleri bu yüzden hiç sevmedim. Ne tarihi okumak istedim, ne tarihe dair duyumlar işitmek. Aynı acıları farklı zaman ve mekanlarda, farklı insanlarla farklı farklı duygularla tekrar yaşatmak canilikten başka ne olabilirdi ki. Kim, bilmem kaç yüzyılında yaşanmış bir olayın acılarını tekrar tekrar sönmemiş bir kor gibi düşmesini isterdi yüreğine. Yaşanmış olayların acısının bu birkaç parça çiziğin üzerine yüklenmesi eğmez mi onlarında başını kederle. Hep bu yüzdendir, olur olmadık yerlerde karşıma çıkan tarihlere öfkem. Tanımadığım insanların acısını çekmek, daha dün gibi ölmüş ya da öldürülmüşün insanlarının kurumamış kanının kokusunun keskinliğini hissetmek. Acı verir miniğim. Bilir misin mutlu bir anını paylaşmak için can attığın satırların yıllar sonra tozla bir rafın gözlerine batmak ister gibi çıkması tuttuğun ellerine buruk bir tebessümle işler hüznünü. Anlamından sıyrılıp bir birbirlerine kah yoldaş olmuş kah savaş açmış kelimelerimi toparlamamı istersen tarihleri sevmem miniğim. Ne unutmayı ne de o bir günün ızdırabını defalarca anımsamayı. Bırak zihnimin bir köşesinde kalsınlar çünkü ben onları bir tarihe güçlü bir ataçla sabitlemesem de ne çıkabilecekleri bir çöplük bulabilecekler ne de ilk günkü verdikleri değeri yitirecekler.
Acılar böyledir işte miniğim. Bir zamana sabitli kalmazlar. Bazen bir yaprağın hışırtısında, bazen yağan bir yağmur tanesinin içine saklanmış olarak kapını çalarlar. Kapıyı açtığın o bilinmezlik anında artık kabul etmişsindir onları benliğine katmaya, çünkü sana asla kabul etmen için bir teklif sunmayacaklar.
Şimdi burada buraya tarih atamayışım sebebi belki çektiğim acının belimi kırışındandır. Kırılan belimin acısındandır elimin hastalıklı titreyişi. Uykusuzluğu koynuna dolamış çaresiz gözlerimin dolandığı paçavraların arasında kalmış taze bir gelinin bedeninden daha temiz olan beyaz parşömenin üzerine damlayan lacivert ve saydam damlanın gizemi. Birbirlerine kavuştuklarında yarattıkları ahengin rengi dağılırken yaprağın ucunda hangi kelimenin telaffuzu yer almalı artık dokunuşumla kirlenmiş yeni bir sayfanın satır aralarında.
Adını yazmalara layık göremediğim sayfaların üzerine karalanmış birkaç kelimenin aptallığıyla buruşturduğum kağıtları kendi cehennemimde oluşturduğum küçük bir odanın içerisine hapsediyorum. Çektiğim ızdırapların ağırlığı yetmezmiş gibi bir de birkaç kelimeyi zar zor toparlayıp bütün haline getirdiğim cümlelerin saçmalığını kabul ettirdiğim sayfaların lanetleri yapışıyor bedenime.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALIENA (Taekook)
FanfictionBir baba gibi seviyorum seni, saçlarını karıştırıp öpüyorum başını. Bir anne gibi seviyorum seni, sıcacık bağrıma basıp ısıtıyorum sevgisizlikten titreyen bedenini ve bir annenin merhametini bırakıyorum gözlerinle avuçlarının içine. Bir kardeş gibi...