Jungkook
Değil mi ki o derin acılarımla şimdi
Buna destek olacak tek bir kolda yoksunum
Ve çocuklara bile zorlukla gülüyorum
Ve açmıyor içimi çiçekler renkleriyle
Anlamalıyım artık : yaşadın yeterince!
Şeytan sunar, insanlar ise seçer. Tıpkı benim sizi seçtiğim gibi.
İnsanın masumluktan son sıyrılışı, temizliğine getirdiği ilk leke dudaklarının bekaretini kaybetmesiyle olmaz mıydı? Seni günaha çağıran şu davetkar dudaklar. Her gizi yürek üstlenir derlerdi ne kadar doğrudur bu, oysa önümde duran bu utangaç dudaklar ne sırlara hakim, öpüşüm tüm sırlarını da açığa çıkarmaz mıydı, onlarında sessizlik bekaretini bozmaz mıydı?
Dudaklarının üzerinde öylece beklettiğim dudaklarımı geri çektim keza ruhum daralıyor ciğerlerim isyan ediyor, yanaklarım ise yeni büründüğü allığın altında nefes adına yalvarıyorlardı. Bir öpüş en fazla ne kadar ölçüsüz ne kadar sarsıcı olabilirdi ki, hissettiğim tek şey sıcaklıktan ve yumuşak dokudan başka bir şey değilken. Oysa yüreğim, sanki dudaklarımın tüm iş yükünü almışta kendisi öpmüş gibiydi yabancıyı.
Küçük zararsız diye nitelendireceğimiz o kısa süreli hazzın gelecek olanların başlangıcı olacağını bilmeden çekilmiş olsam da biliyordum insanların başladıkları işleri yarım bırakmak istemediklerini keza öyle de oldu. Sineme çekilmişliğimin huzuru yeni bir öpüşle bozuldu, benim dudaklarımın cansız hareketlerinden daha isyankar dudaklar kapattı dudaklarımı. Hangimiz daha çok hasretlik çekiyordu, hangimiz daha çok acıyla yanıyor, hangimiz daha çok açtık tenimize.
Dudaklarımı kavuran sıcaklığa başkaldırarak ayrıldım etinden, yanıyordum cayır cayır yanıyordum. Cehennem mi daha yakıcıydı yoksa yabancı mı? Tanrım bu dudaklardan daha ateşli bir şeyi nasıl yaratabilirsin?
Soluksuz nefesleri yarım bırakılmışlığa inat olarak yeniden buldu dudaklarımı. Ve yeniden, yeniden. Her öpüş bir öncekinden daha şiddetli ve öfke saklı olarak geldi. Sanki bir savaş veriyorduk kendi aramızda, öne sürmüş olduğumuz piyonlar birbirlerine meydan okuyor, ilk saldırıyı yapan galip geliyordu. O kadar ki çağlar değişiyordu etrafımda. Bir çağ kapanıyor yenisi açılıyor. Her gelen yeni öpücük eskiyi unutturuyor kendisi için yer açıyordu bellekte. Oysa unutmak diye cezalandırıldığımız yeti şu an devrini kapatmış yaşadığım her şeyi saklamam için bana mühlet veriyordu.
Tanrıdan ilk defa nefes dilendim o an, senelerce nefesinin kesilmesine ister bir aciz olarak yaşamışken. Yeryüzündeki tüm nefesleri doldurmak istedim ciğerlerime. Yalvarırım ayrılmasın dudaklarım dudaklarından. Korkaktım bir daha nasıl öpme cesaretini bulurdum kendimden, böylesine içim öpüşmek ihtiyacı ile yanarken. Ayrılsam yeniden öper miydi beni. Korkusuz dudaklarımı şahlandırır mıydı tekrardan? Düşüncelerimi ve tüm o arzuları dudaklarımdan kesen ciğerlerimi saran acı inilti olmuştu. O kadar ki nefessizlik gözlerimi yaşartmıştı. Derin soluklar yetmiyordu, nasıl yetebilirdi ki. Küçük bir adamdım evet lakin kalbimin pompaladığı kanlara nefesi yetiştiremiyordum. Başım dönüyor etrafımda silik karaltılar oluşuyordu. Tanrım cehennemin külleri değilse şu an üstümüze yağan yalvarırım cenneti yağdır üzerimize.
Yüreğimi mesken edinmiş yetisizlik her bir uzvuma ağrıları ince ince nakşederken acı öksürüklerin arasında alamadığım zor nefeslerle yabancıya yalvarmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALIENA (Taekook)
FanfictionBir baba gibi seviyorum seni, saçlarını karıştırıp öpüyorum başını. Bir anne gibi seviyorum seni, sıcacık bağrıma basıp ısıtıyorum sevgisizlikten titreyen bedenini ve bir annenin merhametini bırakıyorum gözlerinle avuçlarının içine. Bir kardeş gibi...