Jungkook
"Derken kaçak bir bulut,
Geçti örtü niyetine,
Ve ben sana döndüm,
Mağrur akşam yıldızı."
Dökülen yaprakların hışırtısı kulağıma ninni zarafetinde melodileri çalarken gece uyuyamamanın verdiği yorgunluk gün gibi tam da bu zamanlar ortaya çıkıyordu. Savsak adımlarımla ilerlediğim düz yolda ilerde gördüğüm manzarayla ayaklarımın ezbere bildiği yoldan çıkarak yeni bir varış ekledim rotama. Geldiğim bankın hafif nemli görüntüsü çoktan huzuru fısıldıyordu kulaklarıma. Hava soğuk olmasa da yağan yağmurun ardında bıraktığı manzara her zaman çok hoşuma gitmiştir. Üzerimde kalın olmayan kabanımı çıkararak düzgünce oturmak istediğim alana serdim. Aslında hala kendini koruyan yağmur tanelerini hissetmek istesem de dayanıklı olmayan bedenim en küçük şeyden nem kapmaya hazırdı ve olası bir hastalık durumunu kolay atlatabileceğim malum değildi. Bu yüzden kendimi riske atmak yerine korunma iç güdüme güvenerek hareket etmeyi makul gördüm.
Tatmin olduğum görüntü önüme serildiğinde memnuniyetle yerime kuruldum. Şöyle bir etrafta dolandırdığım gözlerim gayet memnundu. Uçuşan yaprakların yere değerken çıkardıkları hüznün sesi bir miktar burukluk bırakıyordu yüreğime. Düşünmedim edemedim o an. Yerde öylece uzanmış yapraklar her bahar yeniden mi var oluyordu tutkuyla bağlandıkların ağacın dallarında yoksa hepsi yeni bir sevgili için zorunlu gidişe mi göz yummak zorunda kalıyorlardı. Yapraklar hakkındaki düşüncelerim yeni boyutlar kazanırken paltomun ucuna düşmüş üç rengi bir arada göğüslemiş çınar yaprağını iki parmağımla sıkıca tutup tam gözlerimin önünde sabitledim. Parmaklarımla gelişi güzel yön verdiğim yaprağın savunmasız dönüşü niyet son bulduğunda birbirine karışmaya yön tutmuş renklerine odaklandım. Ne anlam çıkarmalıydım. Sarı; ayrılığın, kırmızı; tutkunun, Kahverengi ise sonsuzluğun bütünleştiği bu yaprağın dilinden. Kırmızı olan tarafı sap tarafına yakın olan kısımdı bu da üzerimd kim bilir aylarca durduğu ağaca tüm benliğiyle tutkuyla bağlandığı, orta kısmında bulunan sarı ise ayrılığın geldiğini çağrıştıran hüznün yansımasını, kahverengi ise artık sonsuzluğu olan toprağa kavuşacağını mı müjdeliyordu. Küçücük bir yapraktan çıkardığım testip gururumu okşarken testipimin doğru olmamasına daha çok sevinecek gibiydim. Bulunduğum her yerde karamsarlığa neden olacak testipler yapmak benim elem verici kederimdi. Usulca yerine koyduğum yaprağa son bir bakış atıp yanımdan asla eksik etmediğim yoldaş olarak her zaman ilk sırayı alacağından yüz de yüz emin olduğum kitaplarımdan birisini çıkardım. Böyle bir manzarada yapılacak en güzel aktivite huzurun tadını çıkarırken kitap okumaktan daha güzel bir şey olabilir mi?
Kaldığım sayfaya koymuş olduğum kurumuş siyah gülü alıp kırılmasından korkarak paltomun cebine sıkıştırdım. Sırtımı yasladığım sert zeminde daha da yayılıp rahatlığa kavuştuğumda beni cezbeden ilk kelimeleri okudum.
"10 Mayıs
İçimde büyük bir ferahlık var. Doya doya tadını çıkardığım güzel sabah baharlarına benziyor bu. Yalnızım. Benim gibi duyanlar için yaratılmış bu yerlerde bulunmak beni sevindiriyor. Çok mesudum, dostum. Sakin benliğime öyle gömülmüşüm ki, sanatım bundan zarar görüyor."
Okuduğum cümlelerin taşıdığı zarafet bir uyuşturucu gibi kanıma işleyip beynime sakinliği öğütlüyordu sanki. Birkaç küçük kelimenin birleşerek bir insana tesir edecek kadar büyük bir maneviyatta yazılması bu olsa gerekti. Werther'in içindeki ferahlık hissi benim yıllardır dinliğini sağlayamayan duygularımın tercümanı gibiydi. Asla rahatlık hissetmeme izin vermeyen vicdanım sesi belki de yıllardır kulağıma çalınana en doğru sesin haykırışlarıydı. Her kelimesi için özel saatlerin harcanması gereken kitabın diğer bir paragrafına geçmek için sabırsızlanan kalbimin heyecanını yakınımdan duyumsadığım yaprakların ayaklarının altında can çekişmesine neden olan bir gürültü bir ses bozmuştu. Canları zaten çıkmak üzere olan yaprakların ayrılışın verdiği hüzünlerine acımadan, yaslarına saygı duymadan canice davranan bu insanı görmek için hafif üşümüş bedenimi kendine gelmesi için titretip arkamı döndüm. Görüş açıma giren bedenin sahibi artık kendisine duyabileceğim tüm şaşırma tepkilerime nötr bir hale gelmemi sağladığından yerimde huzursuzca kıpırdanıp önüme döndüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALIENA (Taekook)
FanfictionBir baba gibi seviyorum seni, saçlarını karıştırıp öpüyorum başını. Bir anne gibi seviyorum seni, sıcacık bağrıma basıp ısıtıyorum sevgisizlikten titreyen bedenini ve bir annenin merhametini bırakıyorum gözlerinle avuçlarının içine. Bir kardeş gibi...