Yoongi
Sabah erkenden kalkıp, dün yorulduğum için bıraktığım işlerimi halletmiştim. Ve evet bugün benim ilk ders günümdü.
Masada bıraktığım yüzüklerimi alırken, dönüp hala fosur fosur uyuyan doyounga baktım. Giderken beni uyandır demişti ama iki saattir çağırmama rağmen uyanmıyordu.
Yanına kadar gidip omzuna do9kundum yavaşça. Yüzünü dönüp uyumaya devam ettiğinde, yatağın üzerine doğru uzanıp yeniden dürtecekken kafasını kaldırmasıyla burnum acımıştı.
Boşta olan elimle burnumu tutup ayaklanırken, o da yarı uykulu bir şekilde ayağa kalktı
"Ya, iyi misin? Gel su tutalım"Kolumdan tutup banyoya doğru çekiştiriyordu. Elim hala burnumdayken konuştum.
"Hayır hayır gerek yok. Sen uyandın gerisi sıkıntı değil. Neyse benim dersim var gidiyorum"
Dediklerimle elini kolumdan çekti. Daha sonra ayaklarını sürte sürte banyoya girdi. Bende çantamı omzuma geçirip çıktım odadan.
Koridorda hala takamadığım yüzüklerimi takarak yürümeye çalışıyordum. O sırada biriyle çarpışmamla elimdeki iki yüzük yere düşmüştü.
Başımı kaldırıp yine benden baya uzun olan çocuğa baktım. Bakışları çok korkutucuydu. Sanki yakamdan tutup kafayı geçirecekmiş gibi.
"Önüne bakarak yürüyemiyor musun?"
Bakışları gibi, dili de kabaydı bunun. Pek kavgacı biri olmadığım için konuyu kapatıp kampüse gitmek istiyordum. Yerdeki yüzükleri eline alıp bana uzattı.
"Gelecek sefer daha dikkatli ol"
Cevap vermemi beklemeden yanımdan geçip gitti. Ben hala arkasından bakıyordum. Az önce ne yaşamıştım?
~~~
İlk dersin başlamasına 2 dakika kalmış bulmuştum sınıfı. İçeri girdiğimde sınıfa göz attım. Sadece iki yer boştu zaten onlar da yan yanaydı. Çantamı omzumdan çıkartıp yavaş adımlarla sıraya doğru ilerledim.
Herkesin gözünün benim üzerimde olması aşırı gerilmeme neden oluyordu. Gerildiğimde ve ya heyecanlandığımda aşırı sakar olabiliyordum. Tam boş sıraya geçecekken arka sıradaki çocuğun kitaplarını düşürmesine neden olmuştum.
Hızla çantamı sıraya bırakıp, arkamı döndüm.
"Ben çok özür dilerim. İsteyerek olmadı."
"İsteyerek olmadıysa topla yerdekileri"
Bir yerdeki kitaplara, bir de dönüp çocuğun yüzüne baktım. Gözlerimin dolmasına engel olamamıştım yine. Tam eğilip kitapları elime alacakken, arkadan biri gelip omzuma elini koydu.
"Gelecek sefer daha dikkatli ol derken, ciddiydim."
Yüzüne bakmama bile gerek yoktu. Bu sabahki çocuktu. Turuncu saçlarını arkaya yatırıp karşıma geçti.
"Woo bin-ah, şimdi zahmet olmazsa ayağımın altında ezilen kitaplarını sırana koyar mısın? Kitaplar ayak altında olmaz"
Çocuk sinirlense de, bir şey demeden kitapları toplamaya başladı. Turuncu saçlı çocuk yeniden elini omzuma koyup sıraya geçmemi sağladı. Daha sonra kendisi de yanıma oturdu.
Öğretmen geldiği gibi tanışma faslını hızlıca geçip, ilk dersi anlatmaya başladı. Bende dediklerini not almaya çalışıyordum. Yanımdaki çocuk ise geriye yaslanmış sadece dinliyordu. Dönüp yüzüne baktığımda, aynı anda kendisi de bana baktı.
"Bir şey mi oldu?"
Kafamı iki yana salladım. Daha sonra adını bile bilmediğimi farkettiğimde, "ismin ne?" Diye sordum. Biraz bana doğru kayıp kulağıma doğru eğildi.
"Yuta. Nakamoto Yuta"
Tam cevap verecekken, kapının tıklatılması ve Cevap beklemeden açılması ile hepimiz oraya dönmüştük. Siyah çok az kıvırcık saçları, simsiyah giysileriyle aşırı havalı olan bu çocuk direkt bizim olduğumuz yere bakıyordu.
"Hocam, Yutayı alabilir miyim?"
Demek ki, Yutanın arkadaşıydı. İkisi de oldukları yerde dikkatleri üzerlerine toplayan cinstendiler.
"Umarım, ben yokken başına bela almazsın, Yoongi"
Tam kalkacakken söylediği şeyle gülümsedim.
"Merak etme, dikkatli olacağım."
Kafasını sallayıp merdivenlerden inmeye başladı. O sırada gözüm kapının orada bekleyen çocuğa kaydı. Bana bakıyordu. Göz göze gelmiştik...
Cidden yoongi....
Agagagaggagagaag Turuncu yutaaaaa
Kıvırcık taeeeee
Ölüyorum
İkisi de pezevenk whdejsbakdb ve yutaaa canım biasim canım