Yoongi
Doyoungun söylenmeleriyle geçen hazırlık süresinin sonucunda, bir şeyler çıkarmıştık ortaya. Ben hala çok abartılı ve açık olduğunu düşünüyordum. Zaten bu gömleği niye getirdiysem...
"Yoongi, ben hala o piçle gitmemenin taraftarıyım."
Ona samimi bir şekilde gülümseyip, uzattığı kolları arasına girdim. Beni benden çok düşünen arkadaşa sahip olmuştum resmen.
"Merak etme, ailemin yanında bir şey yapamaz. Hem yapmaz da bence. Sen onu bunu bırakta, iyi misin böyle?"
Başımı kaldırıp yüzüne baktığımda, dudaklarını bir birine bastırdığını gördüm.
"İyiyim galiba ya. Bilmiyorum. Neyse hadi kalk bekliyordur şimdi homurdana homurdana"
Gülümseyip ayağa kalktım. Bu konuyu sonra mutlaka konuşacaktım onunla. Ama şimdi yetişmem gereken bir akşam yemeği vardı.
Telefonumu alıp dışarı çıktım. Arkadan doyoungun sesli iltifatlarını duyabiliyordum. Böyle şeyler çok utandırıyordu beni.
Asansöre binip beklemeye başladım. Beklerken bir elimle de gömleğimi düzeltmeye çalışıyordum. Önü çok açıktı ve aşırı rahatsız ediyordu. Salak kuzenimin aldığı hediye de anca bu kadar olurdu.
Asansör durduğunda dışarı çıkıp, yurdun dış kapısına doğru ilerlemeye başladım. Kapıya yaklaştıkça, dışarıda beni bekleyen siyahların efendisine takıldı gözüm.
Bir kaç haftaya, başka renkler giymeye zorlamayı düşünüyordum. Çünkü hep siyah giyerse, delirirdim herhalde.
Yanına vardığımda, elini uzatıp davetkar bir şekilde gülümsedi. Uzanıp elini tuttuğumda, zarif bir şekilde etrafımda döndürdü beni.
Böyle, nasıl söylesem masallardaki gibi hissetmiştim bir anlığına. Sanki beni sarayımdan almaya gelen prensmiş gibi.
"Gördüğüm kişi, bir melek mi acaba?"
Elimi ağzıma götürüp güldüm. Neden böyle şeyler söylerdi ki bir insan?
"O melek sana layık olabilmiş mi, lordum?"
"Soru doğru değil. Lord meleğe layık olabilmiş mi?"
Bakışmamızı bölen korna sesi, gitmemiz gerektiğini hatırlatmıştı. Elini belime koyup yürürken,
"Bu adamı hiç sevmedim"
"Ya, taehyung-sshi"
~~~
Araba evin bahçesine yanaştığında, dışarıdaki korumalardan biri hızlıca kapıyı açmıştı. İlk önce Taehyung, daha sonra ben inmiştik arabadan.
Şöyle bir baktığımda, özlemiştim evimi. Ama yurtta olmakta güzeldi. Zorluklarıyla bile güzeldi. Hatta konusu geçen zorluk şu an tam yanımda, ağzı açık bir şekilde evi seyrediyordu.
"Taehyung, izlemeyi sonraya mı bıraksan? Babamları bekletmeyelim."
Kafasını sallayıp, elini benim önden geçmem için uzattı. Zaten tüm manyaklar elit olmaz mıydı?
Biz kapıya yaklaşırken, kapı birden açılıp yurtta bahsettiğim salak kuzenim dışarı çıktı. Daha sonra büyük adımlarla yanıma gelip, kolları arasına aldı beni. Bu çocuk nasıl benden küçüktü ya?
"Ya yeonjun-ah, bırak beni boğacaksın"
Zorla da olsa, kendimi bıraktırmıştım. Saçımı düzeltirken, yanı başımda duran adama baktım. Gözünü dikmiş yeonjuna bakıyordu. Aynı şekilde Yeonjun da ona...
"Sizi tanıştırmayı unuttum tabi. Yeonjun bu, Üniversiteden arkadaşım. Taehyung, bu da hep bahsettiğim kuzenim"
Taehyung son soylediğimle yüzüme anlamsızca bakarken, bende hızlıca konuyu değiştirme gereksiniminde bulundum.
"Neyse canım, tanışırsınız illa ki. Hadi içeri geçelim."
İkisinin de koluna girip, içeri doğru sürüklemeye başladım. Ne kadar başarılı olduysam artık.
Üçümüz aynı anda içeri geçtiğimizde, babamı, annemi, dayımı, yengemi kısacası herkesi görmeyi beklemiyordum.
"Neyi kutluyoruz acaba? Bir şey mi kaçırdım?"
Fısıldayarak sorduğum şeye, omuz silkerek cevap verdi. Ah Yeonjun...
Bu gece uzun geçecekti anlaşılan....
Cok yorgunum aw...
Yarısını diğer bölüme sakladım da. Bu gece yazabilecek miyim bilmiyorum.
Neyse 15 dakika içinde gelmezse, bilin ki yazarınız sırra kadem basmıştır.
Ve Allahin adını verdim. Gizli okuyucular beğenseniz ne olur?
Ve o muhteşem giyimleri aşağıya bırakıyorum.
Yoongi <3
Taehyung <31