Taehyung
Seoule geleli bir ay olmuştu ve her şeyi düzene sokmuştuk. Üniversite işini halletmiş, iş bulup çalışmaya bile başlamıştık. Eskiye nazaran derslerimize daha çok asılıyorduk. Doğrusunu söylemek gerekirse, ders çalışma işi biraz Yoongiyle, Doyoungun zorlamasıyla oluyordu ama...
Bu bir ay içinde, Yoonginin babası olacak şerefsizle de işimizi halletmiştik. Sırf çocuğu kendi isteklerine uygun hareket etmiyor diye, sevdiklerinden mahrum bırakmaya çalışmıştı. Yoongi onun gözünün içine bakıyordu ama o, yoongi kendi cinsinden hoşlanıyor diye yıllardır içinde nefret biriktirmişti.
Bunları düşünerek asansörden çıkıp odamıza doğru adımladım. İşten daha yeni geliyordum ve aşırı yorgundum. İşlerimi halledip, bebeğime sarılarak uyumayı planlıyordum.
Kapıyı açıp içeri girdiğim anda, gördüğüm manzarayla kalakalmıştım. Yoongi üzerindeki battaniyeyi bacağıyla itmiş, yarı çıplak şekilde uyuyordu. Ve bu gördüğüm manzara tüm yorgunluğumu söküp atmıştı.
Üzerimdeki ceketi çıkartıp kenara attım. Uyanmamasına dikkat ederek, diğer kıyafetlerimi de çıkartıp yanına uzandım. Komodinin üzerine bıraktığım telefonu alacakken, saati düşürmemle Yoongi mırıldanarak başını kaldırıp loş ışıklı odada yüzüme baktı.
"Yeni mi geldin?" diye sordu uykulu çıkan sesiyle. Yüzümü ona döndürüp, "Evet, hayatım. Uyandırdım senide özür dilerim" dedim.
Y/n: smut uyarısı.
Bana biraz daha yaklaşıp üzerime çıktı. Komodinin üzerindeki lambaya uzanıp ışığı açtığında, az önceye nazaran daha iyi görebiliyordum yüzünü. Üzerime doğru eğilip, "Taehyungie... seni beklerken uyuyakalmışım" dudağını dudağıma yaklaştırıp söylediği şeylerle, gülümsedim. Ben bu Yoongiyi çok iyi tanıyordum.
"Beklediğine değsin o zaman, sevgilim"
O daha ne olduğunu anlamadan, yerimizi değiştirip onu altıma almıştım. Şu an altımda, dünyanın en güzel varlığı uzanmış yapacağımı hamleyi bekliyordu. Yavaşça uzanıp dudağına öpücük kondurdum. Bir kaç kez böyle öptükten sonra, üzerimdeki kalan kıyafetleri de çıkardım.
Aynı şekilde o da tüm fazlalıklardan kurulduğunda, kucağıma alıp boynunu emmeye başladım. Göğsü inip kalkıyordu ve bu beni daha çok tahrik ediyordu. "Tae-hyungie, dayanamıyorum yap artık ne yapacaksan" kucağımda kıvranan kedime bir bakış attım.
Anında dudağıma yapışması bir olmuştu. Onu yeniden yatağa yatırıp, çekmecedeki prezervatifle kayganlaştırıcıyı aldım. Hızla aletime takıp, kayganlaştırıcıyı da Yoonginin minik deliğine sıktım. Onu da iyice yaydıktan sonra, "Hazır mısın?" diye soru yönelttim.
Hızla kafasını salladığında, beklemeden aletimi deliğinden içeri yolladım. Yüzünü buruşturmasından, canının yandığını anlamıştım. Bir ay boyunca kaç kez yapmıştık ama hala acıyordu. Acısı geçene kadar yavaş yavaş girip çıkmaya devam ettim.
"Sarılmak istiyorum sana" meleğimin masum isteğini kırmayıp ona doğru eğildim. Kollarını boynuma sarıp benden güç almaya çalışıyordu. Hızımı arttırdıkça, daha sıkı sarılıyordu bedenime. "Tae aaahh. Daha hızlı" galiba tatlı noktasını bulmuştum.
Sonlara doğru, hızımı arttırıp tatlı noktasına vuruşlar yapmaya başladım. Elimi boğazına atıp, güzel yüzünü bana döndürdüm. "Geliyorum" Bir hışımla yeniden kucağıma aldım. O kucağımda ziplarken, ben zevkin doruklarına ulaşıyordum.
İkimizde aynı anda gelmiştik. Zaten işten yorgun gelen ben, bir saat boyunca sevgilimi tatmin etmeye çalışmıştım. Ve şimdi duş alacak halim bile yoktu.
"Miniğim, duş almamız lazım biliyorsun değil mi?"
"Beni kucağına alır mısın?"
Ağlayacak gibi olmuştum. çünkü ne kadar minik olursa olsun, halsiz düştüğüm için kucağıma alabilir miyim bilmiyordum.
"Güzelim-"
"Eğer çok yorgunsun sıkıntı yok kendim giderim"
Masumca söylediği şeylerden sonra, zorla da olsa yataktan kalkıp banyoya doğru ilerlemeye başladı. Çocuğu ayı gibi siktikten sonra bu hödüklüğü yapmakta bana yakışırdı zaten.
"Canım, bekle orada"
Yataktan kalkıp iki adım uzağımdaki bedeni kucağıma aldım. Biraz belim ağrıyordu ama, şu an burnuma gelen kokusu her şeye bedeldi.
20 dakikalık duştan sonra, çarşafları değiştirip yerimize uzanmıştık. Göğsüme kıvrılıp yatan bir kedim vardı. Ve yıllar sonra mutluydum. Küçüklüğümden beri çekmediğim acı kalmamıştı ama, hayat sonunda yüzüme gülmüştü.
Beni her şeyden çok seven birine sahiptim artık. Kez a ben de onu çok seviyordum.
Saçlarına burnumu daldırıp,
"Seni seviyorum,geleceğim" dedim.
"Ben de seni seviyorum,sevgilim" diye cevap verdi usulca.
Çok garip bir final....
Smutu böyle hayal etmiyordum ama anca böyle çıktı.
Gelecek ficte görüşürüz umarım.
Sizi seviyorum <3