18.

582 60 37
                                    

Taehyung

Hastanenin bahçesinde durmuş, binaya bakıyordum. Sanki ayaklarım yere çivilenmiş, ne yapsam kıpırdatamıyordum.

Hastane kapısı açılıp, Yuta dışarı çıktı. Daha sonra hızlı adımlarla üzerime doğru gelmeye başladı. Ben sadece izliyordum.

"Kaç kez aradım,mesaj attım. Nereye kayboldun birden? Çocuğu öyle bırakıp nasıl gidersin ya sen?"

Karşımda durup bir sürü soru soruyordu. Ama benim kafam o kadar doluydu ki, ne dediğini bile anlamıyordum.

"Ailesi az önce gitti. Ama bir iki saate geri gelecekler. Sen şimdi gir içeri bir konuş. Çok kötü durumda çünkü."

Son dediği şeyle, kafamı kaldırıp yüzüne baktım. Gözlerimin dolduğunu görünce, beni kendine çekip sarıldı.

"Biliyorum, kardeşim. Canın yanıyor. Bir haftada bağlamışsın farkındayım. Ama şimdi güçlü olman lazım. Yapma böyle."

Başım omzundayken kafamı salladım. Daha sonra geri çekilip gözümden akan yaşları sildim. Yüzümü iki kez tokatladıktan  sonra kapıya doğru yürümeye başladım.

~~

Yoonginin bulunduğu odanın kapısını tıklatıp cevap beklemeden içeri girdim. Odaya göz gezdirdiğimde, Doyoung kanepede oturmuş öylece bekliyordu. Yoongi ise yatakta uzanmış pencereden dışarı bakıyordu.

Kapı kapanma sesi duyduğunda, yavaşça başını bize taraf çevirdi. Beni gördüğünde yüzünün aldığı şekil o kadar masumdu ki...

"Tae-hyung"

Adımı seslenmesiyle, gözlerinden yaşlar akmaya başlamıştı bile. Dudağını büzerek ağlaması, kalbimi parça parça ediyordu.

Yavaş adımlarla yatağın yanına kadar gidip, bir köşeye oturdum. O sırada Doyoung ayağa kalkmış kapıya doğru ilerliyordu.

"İçeri kimseyi bırakma olur mu?"

Kafasını sallayıp dışarı çıktı. O çıktıktan sonra, dönüp meleğimin yüzünü seyretmeye başladım. Bir elimi atıp yüzündeki yaşları sildim.

"Yoongi, ben çok özür dilerim."

Sessizce ağlıyordu ama demek istediklerini gözlerinden okuyabiliyordum. Çok canı yanmıştı ve hala yanmaya devam ediyordu.

"Ben kor-kuyorum."

Ellerini sıkıca tutup, baş parmaklarımla okşamaya başladım. Anında ellerini geri çekti. Bu yaptığı hareket garibime gitmişti.

"Yanına uzanabilir miyim?"

Yavaşça kenara çekilip, uzanmam için yer açtı. Ben üzerimdeki ceketi çıkarıp yanına uzandım. Dokunmamak için dikkat ediyordum. Belli ki, aldığı travma yüzünden dokunulmasını istemiyordu.

"Sana bir şey sorabilir miyim, kedicik?"

Yüzünü bana dönüp, kafasını salladığında,

"Sana bunu kim yaptı söyler misin?"

Göz kapakları titrediğinde, keşke sormasaydım  diye geçirdim içimden.

"Woo-jin ve ve arkadaşı."

İsmini duyduğum an gözlerim alev almıştı sanki. En başından bilmeliydim o pezevenkin olduğunu.

Bir hışımla ayağa kalktığımda, yoongi de benimle birlikte kalkmaya çalıştı ama kalkamadan geri uzanmak zorunda kaldı.

"Tae-hyung, ne olur bir şey yapma. Başına bela almanı istemiyorum."

Elimi saçına kadar uzattım, ama dokunmadan havada asılı tutarak okşadım saçlarını. Daha sonra ceketimi giyerek,

"Bu konuda sana söz veremem, güzelim. Akşama doğru geleceğim sen ailenle, doyoungla kal burada."

Lafım bittikten sonra, kapıya doğru ilerledim. Gözüm dönmüştü bir kere.

"Tae-hyung lütfen."

Kapıyı kapatmadan önce, hala Yoonginin ikna etme çabalarını duyabiliyordum.

Of baya zorlanıyorum.

Şuna açıklık getireyim ki, kimse ölmeyecek. Yani baş rollerden herhangi biri ölmeyecek. Angst dediğim kısımlar, taehyungun geçmişiyle ilgili ve yoonginin yaşadığı olaylar.

Hadi öptüm sizi muaahhh

lemonade | taegiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin