Taehyung
Resmen basılmıştık. Hem de babası tarafından. Böyle rezillik bin yılda bir görülürdü. Her zamanki gibi tüm saçmalıkları üzerime çekmiştim.
Koltukta bir milim bile kıpırdamadan kucağımdaki ellerimi izliyordum. Yoongi de diğer koltukta oturmuş babasının konuşmasını bekliyordu.
Bu aşırı rahatsız ediciydi. Sevgili olduğumuzu tam resmiye dökecekken babasının bizi öyle görmesi. Keşke kendimiz söyleyebilseydik.
Ben hala ellerimle aşk yaşarken, babası ayağa kalkıp yan taraftaki viskiyi bardağa doldurdu. O sırada Yoongiyle göz göze geldik. Parmaklarıyla kalp yapıp gülümsedi. Bu durumda bile pozitif olması huzur vermişti bana.
"Evet çocuklar? Hanginiz bu garip durumu açıklamak ister?"
Yoongi tam söze girecekken,
"Taehyungdu değil mi? Sen konuşmak ister misin, Taehyung?"
Bir kez yutkunup,
"Efendim, ne diyeceğimi inanın bilmiyorum. Keşke böyle olmasaydı. Adam akıllı gelip karşısınıza çıksaydık. Çok özür dilerim ikimizin adına."
Böyle konuşmalar yapmayı oldum olası sevmemişimdir. Birisinden özür dilemem çok nadir rastlanan bir şeydi. Ve ben az önce sevgilimin babasından öpüştüğümüzü gördüğü için özür dilemiştim...
"Çok talihsiz bir olay. Senin de dediğin gibi keşke görmeseydim. Keşke Yoongi bana bunu söyleme cesaretinde bulunsaydı. Ama iş işten geçmiş zaten. Bana da bir şey demek düşmez."
Konuşurken, aynı anda Yoonginin yanına gidip saçını okşadı.
"Benim biricik oğlum, her şeyin en iyisine layık."
Yoongi kalkıp babasına sarıldığında, o da karşılık verdi. Ben de ayağa kalkıp,
"Ben artık gideyim. Gece gece verdiğim rahatsızlık için yeniden özür dilerim."
Kafasını bir şey olmaz der gibi sallayıp Yoongiden ayrıldı.
"Güzelim, sen git uyu. Ben Taehyungu geçireyim."
Yoongi kafa sallayıp, önümüzden geçip merdivenlere doğru ilerledi. Biz de kapıya doğru ilerledik. Babası kapıyı açıp dışarı çıkmamı bekledi. Daha sonra kendisi de çıktı.
"Delikanlı, biraz konuşalım mı seninle?"
Arkamı dönüp, hala elinde viski olan adama bir bakış attım. Bir derdi olduğu salondayken bile belliydi.
"Tabii ki, konuşalım."
Arabama doğru ilerlerken,
"Yoongiyi gerçekten seviyor musun?"
"Evet onu seviyorum."
Gülüp, kafasını salladı.
"O zaman bundan sonra sevmemeye gayret edersin, değil mi?"
Kaşlarım çatıldı. O ne demekti?
"Ne demek istiyorsunuz?"
Bedenini bana döndürüp durdu. Bende aynı şekilde durduğumda, elini omzuma atıp sıvazladı.