4.Bölüm

8.9K 528 49
                                    

Oy sınırı:40
Yorum sınırı:20

⚔️İlda'dan

Aşkın şarkısı yüreklerde çalar,
Ayrılık acısı gözlerde yaşar,
Ölümün soğukluğu teni sarar.

Aşkın ateşi yüreğimi yakar,
Seni sevmenin acısı çok büyük.
Ayrılığın acısı ise daha da beter,
Seni kaybetmekten korkardım hep sevgilim.

Gökyüzünden çektim gözlerimi ve sigaramı dudaklarımın arasına aldım. Derin bir nefes çekip dumanı dışarı üfledim.

Bir vatan, bir onlardı benim için. Şimdi sadece vatan vardı.

Yarıya inen sigaramı Yüzbaşı'nın çağırdığı kafenin önüne gelmemle yere atıp siyah topuklumun ucuyla ezdim.

Güçlü adımlarla kafenin kapısına ilerledim ve açarak içine girdim.

Gözlerimi kafenin içinde gezdirdim ve onunla göz göze geldim; Yüzbaşı Arsel Sarmaşık.

Sert çehresi, soğuk siyah gözleri ve tüm heybetiyle cam kenarında kahvesini yudumluyordu.

Yanına adımladığımda zaten dik oturan adam yerinde sanki mümkünmüş gibi daha da dikleşti.

Sandalyeyi çekip karşısına oturdum.

Birkaç saniye süren sessizliği Arsel bozdu.

"Merhaba, İlda. Dün seninle konuşamadığım için seni buraya çağırdım." Boğazımı temizledim ve "İzgi" dedim. Gözlerini anladığını belirtircesine açıp kapattı.

"Dün seninle konuşmamamın seninle bir ilgisi olduğunu düşünme lütfen. İnan bende o evde senin kadar bir misafirdim." Son cümlesini daha kısık bir sesle söylemişti.

"Ama gerçekten seni tanımak istiyorum İzgi." konuşması bitince derin bir nefes verdi. Sanırım koskoca Yüzbaşı Sarmaşık karşımda gerilmişti.

Hâlâ oldukça gergin görünen adama sahici bir gülümseme sundum. "E tanışalım o zaman Yüzbaşım. Kıdemli Üsteğmen İlda İzgi Bozkurt. 28 yaşındayım, oğlumu ve kocamı bu vatan uğruna şehit verdim o zamandan beri kaybedecek hiçbir şeyim yok. Gözüm karadır, benim için imkansız diye bir şey yoktur."

Gözlerinde gurur gördüm. Bir babanın kızına bakışı gibiydi gözleri.

Başımla onu işaret ettim "Kendini tanıtma sırası senin Yüzbaşım." diyerek arkama yaslandım.

"Yüzbaşı Arsel Sarmaşık 32 yaşındayım. Ailemin ilk çocuğu ve ilk hatasıyım. Hiçbir zaman kaybedecek bir şeyim olmadı. Vatan uğruna gözümü bile kırpmadan ölmeye hazırım." Hayranlıkla dinledim onu.

Namını defalarca duymuştum fazlasıyla iyi bir askerdi.

Kahvesinden bir yudum aldı sonra aklına bir şey gelmiş gibi bana döndü "Sende kahve ya da herhangi bir şey içmek ister misin?" Kafamı hayır anlamında iki yana salladım. İsteseydim söylerdim.

"Askerlik senin için nedir?" Sorduğu soruyla masayı izleyen gözlerim onun yüzüne baktı.

"Askerlik, o kadar yüce bir görev ki kelimelere dökemem. Ben bu vatan uğruna her şeyimi verdim ve gözümü bile kırpmadan canımı vermeye hazırım." Hayranlıkla ve gururla bana bakıyordu.

"Sence?" diye sordum.

"Haklısın, o kadar yüce ki kelimeler kifayetsiz kalıyor. Vatan sağ olsun diyerek verdiğimiz her canın kanı var bu topraklarda" dedi.

Bende onu başımla onayladım. Düşüncelerimiz birbirine çok yakındı.

Onunla sohbet etmek keyifliydi.

Birlikte büyüseydik belki de çok güzel bir abi/kardeş ilişkimiz olabilirdi.

Tam bir şey sormak için ağzımı açmıştım ki mekânda bir çığlık sesi yankılandı.

Yüzbaşıyla aynı anda ayağa kalktığımızda göz göze geldik.

Çığlığın geldiği yöne gittiğimizde kirli sakallı, saçı başı dağınık bir adamın güzel ve alımlı bir kadının başına silah dayadığını gördüm.

Bu kadını tanıyordum.

Zamanında Emre'ye aşıktı ve bana ne Emre'yi elde edebileceğimi ne de asker olabileceğimi söylemişti.

Kadından asker olmazmış, bal gibi de olurdu. Kadın isterse her şeyi yapardı.

Belimdeki silahı çıkarttığımda zaten karışık olan ortalık iyice karıştı. Bir sivili vurmayacaktım amaç sadece göz korkutmaktı.

Nilay -yani başına silah dayanan kadın- bir bana birde silahıma bakıyordu.

Ve yüzbaşının sert sesi duyuldu "Yüzbaşı Arsel Sarmaşık, silahını indirmezsen seni vurmaktan çekinmeyiz."

Adamın gözünden korku geçti. Silahı tutan eli titredi ve yavaşça kolunu indirdi. Nilay koşarak yanıma geldi ve arkama geçti.

"At silahı!" diye bağırdığımda silahı attı ve polis sirenleri çaldı.

İçeri polislerin girmesiyle bize baktılar. Önce yüzbaşı sonra ben asker kimliğimi gösterdiğimimizde teşekkür ettiler ve yine de ifade vermemiz gerektiğini söylediler.

Nilay bana aniden sarıldığında ne ona kollarımı doladım ne de ittim. Ayrılınca konuşmak için dudaklarını araladı teşekkür edeceğini sanmıştım ama yanılmışım "Emre nerede? Yanındaki yeni kocan mı? Ayrıldıysanız bana numarasını versene?"

Gözlerim şokla açıldı. Sinir tüm bedenimi sardığında kendimi dizgilinlemek için derince bir nefes aldım.

"Emre iki yıl önce şehit oldu Nilay ve senin bundan haberin bile yok." Bu kez şaşırma sırası ondaydı.

"N-ne!?" Yüzünde bozguna uğramış ifadesiyle bana bakarken gözlerimi sıkıca kapattım ve daha sakim bir şekilde açtım.

.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.

Selam!

Bölüm hakkındaki düşünceleriniz?

Nilay?

Yüzbaşı?

Aile??

İlda İzgi +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin