5.Bölüm

7.9K 475 107
                                    

Silah sesleri gecenin bir yarısı her yeri sarmıştı..

Tüm camlar delik deşik olmuş, etraf kadınların çığlık, bebeklerin ağlama sesleriyle doluydu.

Bebeğimin üzerine siper olmuş, yerimden bir an bile kıpırdayamıyordum. Başımı sağa doğru hafifçe bile yatırsam mermi delip geçerdi.

Göz gözü görmüyor, nefes dahi alınamıyordu.

Oğlum kucağımda ağlarken, kıpırdayamıyor, konuşamıyor, tepki bile veremiyordum.

Kapının zorlanmasıyla iyice kucağıma çektim oğlumu.

Bunca karmaşada içimden hem burdaki askerlere, hem oğluma, hem de görevdeki kocama dua ediyordum.

Kapı açıldığında oğlumu arkama aldım ve silahıma uzandım.

İçeri giren adamla aynı anda silahlarımızı ateşledik.

Benim mermim onun kafasını delip geçerken, onunki kasıklarıma gelmişti.

Oğlum kafasını sırtıma iyice yaslamış titriyordu.

Kasıklarımda ki kurşunun verdiği kan kaybı yüzünden gözlerim gidip geliyordu.

Elim silahımda hâlâ kapıya bakıyordum ama kıpırdayamıyordum.

Sadece oğluma siper olabiliyordum.

İçeri üç adamın daha girmesiyle ikisine sıktım üçüncüsüne de sıkacakken o daha hızlı davrandı ve küçük kafasını omzumun yanından çıkaran oğlumu vurdu.

Şoka girmiş gibiydim. Kan kaybediyordum, oğlum ölüyordu ama hareket edemiyordum. Son kalan gücümle tekrar silahımı sıktım ve karşımdaki şerefsizi öldürdüm.

Silah sesleri yavaş yavaş dinerken çığlık çığlığa bağırıyordum.

Oğluma sesleniyor, yaramdan dolayı kıpırdayamıyordum.

Son kalan gücümle onun ismini bağırdım

"ALPAY"

Sıçrayarak uyandığım kâbusun etkisinden bir türlü çıkamıyordum.

Ben, oğlumu koruyamamıştım.

Her gün bunun acısıyla yanıp kül oluyordum.

Asla anne olamazdım ben. Annelik görmemiştim ki hiç..

Anneliği öğrendiğim oğlumu anneler gününden bir hafta önce, bir daha anne olma şansım ve hayatımın aşkıyla beraber şehit vermiştim.

Sevdiğim adam o kadar kötü hâldeymiş ki, cesedi bile yoktu. Göstermemişlerdi çünkü patlamada paramparça olmuştu.

Ama ben onun bana getirecekleri koluna, bacağına, saçının teline razıydım.

İki haftalık iznimin son üç günü kaldı.

Dört gün sonra ise uzun zaman sonra içinde öz abimin de bulunduğu yeni timimle saha görevim vardı.

Dansöz olmam gerekiyordu.

Yorgunlukla yataktan kalktım ve duşa girdim. Gördüğüm kâbusun etkisiyle terlemiştim.

Soğuk suyla vücudumu ve saçlarımı güzelce yıkarken elim bir anlığına karnıma indi. Orayı okşadığımda aklım geçmişe kayıyordu.

Bir daha hiç bir güzel anıyı yaşayamayacaktım. Gittiğim o uzun görevde 4 kamp patlatmış, operasyon bilgilerini toplamıştım.

En önemlisi; Oğlumun, silah arkadaşlarımın ve anneliğimin intikamını almıştım.

Onlar benim sadece oğlumu değil, anne olma şansımı da elimden almışlardı.

Birkaç dakika daha suyun altında bekledim  ve duştan çıkıp beyaz havluma sarıldım.

Çalan telefonumla ona yöneldim ve arayan kişiyle kaşlarım şaşkınlıkla yukarı kalktı.

Küçük Karaca beni arıyordu. (karaca ve İlda'nın bağlantısını merak edenler Bulimia Nervoza kitabından geçmişten bir kesit bölümünü okuyabilirler)

Gülümsedim ve telefona cevap verdim.

"Alo, Karaca nasılsın ablacığım?"
Neşeyle konuşmasını beklemiştim ama o titreyen sesiyle karşılaştım.

"Abla, döndün mü görevden? Çok özledim seni. Her şey çok zor geliyor." Titreyen sesiyle anlattıklarını sakince dinledim.

"Tamam güzelim, sakin ol. Buluşalım, sen bana konumunu at ben gelirim tamam mı canım? Hm?" Gelen hışırtıyla kafasını salladığını anladım.

"Tamam abla, konum atıyorum görüşürüz." Burnunu çekti ve telefonu kapattı.

Birkaç saniyenin ardından gelen konumla hazırlanmaya başladım.

Birkaç saniyenin ardından gelen konumla hazırlanmaya başladım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

(İstediğinizi hayal edebilirsiniz)

🕸🕸🕸

Omzumda içli içli ağlayan  Karaca'nın saçlarını okşadım.

Ben görevdeyken zor zamanlar geçirmişti.

En çok aklıma takılan kısım ise aynı durumu yaşamamızdı. O da bende doğumda karışmıştık.

Saçlarını okşarken ağlamaları iç çekişlere döndü ve gözlerini kapatıp belime sarıldı.

"Geldiğin için teşekkür ederim anne"

Yutkundum. Bu kelimeyi birinden duymayalı çok uzun zaman olmuştu.

Karaca, bana sadece çok yalnız hissettiğinde "anne" derdi.

Anne; İki hece, dört harf ama içine milyonlarca anlam sığdıran bir kelime.

Ne zaman, nerede olursa olsun anne kelimesini duyduğum an gözlerim doluyor aklıma sen geliyorsun güzel bebeğim.

Derince bir iç çektim önümdeki gün batımı manzarasını izlerken mırıldandım; "Zaten anne olamayacak kadar kötü biriyim."

:
.
.
.
.
.
.
.
.
.

Selam!

Oylar ve yorumlar arttıkça yazma hevesim aşırı artıyor.

Bugün iki bölüm bile atabilirim sınır geçerse.

Oy sınırı;65
Yorum sınırı:20

İlda İzgi +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin