NOT: Selamun aleyküm a dostlar! :) Öncelikle bölümü AYŞEM'E ithaf ediyorum. Doğum günün kutlu ve mutlu olsun petitom! :) ❤️ Ayrıca geçen bölüm wattpad uygulamasında delik deşik olmuş bir biçimde görünüyor. Benden ötürü değil! :D VEEE Geçen bölüme olan ilginiz için teşekkürler! Bu bölümde de aynı desteği bekliyorum! ❤️ öpüldünüz :* Multimedia: GAMZE
YENİDEN
Bölüm 22
"Bazen gerçekten salak olduğumu düşünüyorum. Hatta kesin öyleyim! Hala bu yaptığıma inanamıyorum. Ersan'ın o bakışı gözümün önünden bir türlü gitmiyor. Bugünkü maça onun için gittiğim halde sırf bizimkilerin diline düşmemek için her şeyi berbat ettim. Zaten pamuk ipliğine bağlıydık, şimdi koptuk işte. Hem de zerre umurumda olmayan Murat yüzünden! Ben de en fazla Ersan kadar seviyorum onu ama çenemin kurbanı oldum. Kahretsin! Ersan'dan kurtulduğuma sevinip kalkıp göbek atmam gerek ama şu an resmen salya sümük ağlıyorum. Beni yanlış anladı ve ben hiçbir şey yapamadım. Ağla şimdi Gamze... Sen bunu hak ettin kızım!"
Ersan okuduğu cümleleri tekrar gözden geçirme gereksinimi duydu. Zira yanlış gördüğünü zannediyordu. Gamze o maça, onun için gelmişti demek! Oysa Ersan, Murat ile Gamze'yi öyle görünce bambaşka şeyler düşünmüş, tam anlamıyla hayal kırıklığına uğramıştı. Yılların ardından gerçeklerle tanışmak Ersan'ı allak bullak etmişti. Gamze'nin ağlayarak yazdığı satırlara bakarken yutkundu. Gamze onu hep önemsemişti, sadece korkuları vardı. Bir erkeğe güvenmeye çekiniyor, aşık olmaktan ödü kopuyordu. Murat küçücük bir ayrıntıydı meğer, bunu şimdi fark ediyor olması çok acıydı. Altı yıl için çok geçti artık. Ama Ersan zaten bu üzüntüsünün üstünü zamanla kapatmış, yeni bir güne başlamıştı. Gamze'ye kıyamadığı için kendisiyle savaştığı günlerde, kazanan Gamze olmuştu.
"Çok şükür, Allah'ım! Ersan'ın benden vazgeçmeyeceğini bilmem gerekirdi. Benim tatlı aşığım... Çiçeklerle kapıma gelmene gerek yoktu ki..."
Ersan o günü de dün gibi hatırlıyordu. Elinde bir demet papatyayla Gamze'yi görmeye gittiğinde, Gamze her zamankinden sevecen karşılamıştı onu. Anlam veremedği ve doğrusu şaşırdığı bu durum karşısında mutluluktan havalara uçmuştu Ersan. Şimdi geriye dönüp bakınca, her şey bir anlam kazanıyordu.
"Asıl af dilemesi gereken benken neden beni daha da utandırıp yerin dibine soktun ki... İlla söylemem mi lazım aptal? Seni sevdiğimi gözlerimden anlasana. Bir tek sana böyle baktığımı ben söylemeden fark et. Beni bu dertten de kurtar. Kalbimi çalarken benden izin almadın. Şimdi de alma. Tut elimi. Benim gibi değilsin sen. Korkmazsın, kaçmazsın, beni bana bırakmazsın. Söyleyemediğim sözlerim... Sessizliğime sor kendini. Belki o söyler sana, seni sevdiğimi..."
Genç adam buğulanmış gözlerini kapatıp boştaki elini ensesine attı. Gamze onu gerçekten seviyordu. Ona konduramadığı bir aşkla hem de... Hatta Gamze onu, onun Gamze'yi bir zamanlar sevdiğinden daha çok seviyordu. Bundan bir an olsun vazgeçmediğini, birkaç gün önce söylediği sözlerden anlayabiliyordu. Ancak son görüşmelerinin üzerinden koskoca dört gün geçmişti. Gamze'nin aramasını beklediği, kapısını çalmasını umduğu dört günü devirmişti Ersan. Fakat bu defa Gamze'nin kırık kalbinin sağlam kalan parçalarını da kırıp onu yok etmişti. Gamze'ye beslediği bu amansız duygunun sevgi olduğunun bilincindeydi; ama aşk olmamasını diliyordu. Sevgi kolaydı, herhangi birine de hissedebileceği bir duyguydu ama aşk tekti. Gamze'ye bir kez verdiği aşkının nasıl son bulduğunu da hatırlıyordu. Belki de Gamze onunla ilgili de bir şeyler yazmıştı defterine. Ersan'la alay ettiği birkaç satırı da olmalıydı mutlaka. Genç adam sayfaları hızlı hızlı okuyup çevirirken, gözü onu bu paradokstan kurtaracak yazıları arıyordu. Göz göre göre yumuşuyordu, öfkesi silinip gidiyordu sanki maziden ve güçsüzleştiğini hissediyordu. Ancak istediğine ulaşamadı. Gamze sonraki sayfalara da sadece aşkını ve üzüntüsünü yazmıştı. Ersan'ın ondan neden vazgeçtiğini hiçbir zaman öğrenememişti. Bilmediği için de sayfalarca yakınmıştı Sırdaş'ına. Kimseye anlatamadıklarını dilsiz dostuyla paylaşmıştı. Kimsenin görmeyeceğini sandığı bu deftere, neyi var neyi yoksa yazarken onun dürüst olduğuna emindi Ersan. Gamze'yi nelerle suçladığını hatırlayınca kendinden utandı. O hiçbir zaman Ersan'ı aldatmamıştı. Defterinde yazdığı gibi, Gamze'nin 'Kalbine ve tenine dokunabilen tek erkek'ti. Bu saf coşkuyu iliklerine kadar tadarken dudakları gülümsemekle gülümsememek arasında gidip geldi. Onca yıl ziyan olmuştu ya, şimdi ağlanacak hallerine güleceklerdi. Yine de o günü unutmuyordu, Ersan. İlk kopuşu nasıl unuturdu?