AÇIKLAMA: Merhaba, arkadaşlar. Sanırım bu "merhaba" için baya geciktim. Ancak çok da anlatacak bir şeyim yok. Ne desem bahane gibi gelecek sizlere. Nasıl olduğumu soranlar olmuş, iyiyim Allah'a şükür.. İnşaallah sizler de bıraktığımdan çok daha iyisinizdir. Belki de buralarda bu açıklamayı okuyacak kimseler kalmamıştır. Ancak bunun sorumlusu elbette benim. Bu hikayem bir finali hakediyordu. Bu yüzden geri döndüm. Çoook uzun zaman önce aklımda olan finali henüz yazabiliyor olmam üzücü. Ersan ve Gamze'yi hiç unutmadım aslında, sizleri de.. Yalnızca elim yazmaya gitmedi bir türlü. Hayat gailesine kapılıp gittim. Bildirim ve mesajları ise yeni yeni görebildim; çünkü wattpad uygulamam dahi yoktu. Daha birçok şey anlatabilirim ama sanırım luzumu yok. Bu finali yazdım ama okunmasıyla ilgili bir beklentim de yok. 1 yıldan fazla zamandır yılmadan bana yazan birkaç arkadaş da yazmamda etkili oldu. Girmeyeli wattpad değişmiş etiket yapamadım ama holdmetomodell sağ olsun hiç bırakmamış Yeniden'i..:) ona çok teşekkür ediyorum. Daha fazla uzatmayayım, bu FİNAL'in girişidir. Diğer kısımları da inşaallah gelecek diyelim :)))
YENİDEN FİNAL
Odanın içine dolan gün ışığıyla diğer tarafına döndü genç kadın. Uyanmak istemiyordu bu sabah; çünkü uyanırsa bir şeyler ters gidebilirdi ve mutluluğu toz bulutuna dönüşebilirdi. Şayet uyanmazsa rüyasında gelinlik bakmaya devam edebilir, seçenekleri pirinçten taş ayıklar gibi tek tek eleyebilir, seçtiği swarovski taşlı gelinliği deneyip aynaya bakarak kendini bilmem nerenin bilmem kaçıncı prensesi gibi görebilir, gelinliğinin taşlarının ışıltısıyla gözlerinin kamaşmasının zevkine vararak havalara uçabilirdi. Ama hayır, o da ne? Damat yoktu! Bir düğün için gelinlikten ziyade damat gerekliydi. Neticede nikah memuru o malum soruyu sorduğunda gelinlik ona cevap veremezdi. Swarovskilerin dili olsaydı bile Gamze onlarla evlenmek istemeyeceğine emindi. Ah, evlilik de nereden çıkmıştı ki şimdi? Bunlar nasıl rüyalardı böyle! Bilinçaltı resmen evde kalmış kız kurusundan halliceydi.
Gülmseyerek kollarını iki yana açtı ve gerindi. Ersan ile evlenmek de en az türk lokumu kadar tatlı ve yumuşacık bir fikirdi doğrusu. Gözlerini açmadan, şapşal tebessümüyle tek kolunu ve tek bacağını yatağın diğer yanına, yani Ersan'ın üzerine adeta attı. Ancak boşluğa gelen kolu ve bacağı yatağa çarpınca yeşil vadileri aniden açılıverdi. "Ersan!" Ellerini yatağa dayayarak doğrulurken hemen sağına soluna bakındı. Zaten o anda da gerilen hücreleri biraz önceki tüy hafifliğine geri döndü. Zira Ersan Ünlü, başucundaki komodinin üzerine sarı bir not kağıdı bırakmıştı. Şöyle yazıyordu kağıtta:
"Günaydın sevgilim."
Altı üstü bir "günaydın" sözcüğü insanı pelteye çevirememeliydi. Ah, ya da "sevgilim" demesi de olabilirdi Gamze'yi jöle kıvamına getiren. Hatta kesinlikle öyleydi!
Şimdi uyandığına memnundu işte. Ersan Ünlü yokluğunda bile onu bahtiyar edebilecek kadar güzel bir adamdı. Gamze'nin aşkıydı belki de onu mükemmelleştiren. Birbirlerini kabullenişleri, güvenişleri ve en mühimi de sevişleriydi yaşadıkları anları güzelleştiren. Genç kadın ayağa kalkıp banyoya girerken hala gülümsüyorsa sebebi sevdiği adam tarafından sevildiğini hissetmesiydi. Bu duyguya o kadar hasretti ki, geç kaldığı her salisesi için ayrı ayrı pişmanlık duyuyordu. Elini yüzünü yıkadıktan sonra havluya uzandı. Yüzünü kurularken aynadaki bir şey gözüne takılınca havluyu bırakıp dikkatli yeşillerini oraya dikti. Yine sarı bir kağıt aynanın kenarına iliştirilmişti.
"Şu an bu ayna kadar şanslı olmak isterdim. Seni şimdiden özledim."
"Yaaa Ersan..." diyerek kağıdı olduğu yerden alıp göğsüne bastırdı. Ardından aynadaki yansımasında delice sırıttığını görünce kendi kendine inanamadı. "Ergenliğim ağır geçti sanıyordum ama sanırım hiç geçmemiş. Hala benimle ve hala ağır!"
