İyi akşamlar canlarım, canım arkadaşlarım! :) Bölüm, beni yazmaya şevklendiren CanselKurhan'a :*
Bölüme başlamadan önce mutlaka notumu okuyun, olur mu?
Esra'm YENİDEN için bir grup açtı! Adı "Wattpad-YENİDEN" Grubumuza katılırsanız çok harika olur, çok sevinirim! ^_^ Hepinizin katılımlarını bekliyorum! :) Bu arada Facebook'ta adım, "Hilal Arman" eklemek isteyenler ekleyebilir :)
Lütfen oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin:) Onlar beni düşündüğünüzden çok motive ediyor. Sizi seviyorummm:)
YENİDEN
Bölüm 33
Hastaneyi inleten bir çığlık kopardı genç kadın. Bu çektiği acı, hiçbir acıya benzemiyordu. Bir an önce bu sancıdan kurtulmak istiyordu. Alnından akan terler, gözlerinden süzülen yaşlara karışırken ıkınabildiği kadar ıkındı. Ardından, odak noktasını kaybetmiş gözlerini elini tutan adama çevirdi. Büyükçe bir nefes aldı, verdi, aldı, verdi...
"Metehan, konuş! Bir şeyler söyle! Ahhh!" diye bağırdı karmaşanın ortasında. Oğlu yerini çok beğenmişti galiba ama Betül delirmek üzereydi. O böyle kıvranırken, Metehan'ın rahatlığını görmek ayrıca sinirini bozuyordu.
"Tamam canım." dedi Metehan telaşla. Birazdan eli, Betül'ün elinde kalacaktı. Ancak Metehan, Betül'ün çektiği acının yanında kendisininkinin sinek ısırığı gibi kaldığından emindi. En kötüsü, elinin ayağına dolanmasıydı. Heyecan, merak ve korkuyla atan kalbi göğsünü delebilirdi. Betül'ü ilk kez böyle görmenin verdiği dayanılmaz hissi tarif dahi edemezdi. Yalnızca şunu söyleyebilirdi: Betül bir doğururken, o dokuz doğuruyordu! "Dayan, karıcığım. Hadi oğlum, sen de üzme anneni. Allah'ım, yardım et! Betül... Bebeğim tutma kendini, gönder gelsin..."
"Metehan! Sus!"
"Demin 'konuş' dedin diye..."
"Konuş, dedim. Saçmala demedim!"
Onlar ameliyathanede atışırken, dışarıda hummalı bir bekleyiş sürüyordu. Mesela Gamze oturduğu yerde tırnaklarını yemekle meşguldü. İçeride neler olup bittiğini ölesiye merak ediyordu genç kadın. Betül'ün çığlıklarını azıcık da olsa duyabiliyordu ve bu onu korkutuyordu. Çocuk doğurmak bu kadar zor bir şeyse, Gamze üç çocuk fikrini bir kere daha gözden geçirmeliydi. Zira aynı acıyı üç defa çekmeyi kabul edebileceğini hiç sanmıyordu. Hem bir çocuk yapmak da fena bir fikir değildi. Ah, belki de bu çoluk çocuk işine hiç girişmemeliydi! Zaten müstakbel çocuklarının müstakbel babasından da herhangi bir teklif almamıştı. Evlenmek bile gündeminde yokken, çocuk sayısını hesaplamak için fazlasıyla erken bir zamandaydı. Rahatlayarak bir nefes aldığında, gözleri yanında oturan yaşlı kadına kaydı. Elindeki cüzle arasında büyük bir bağ kuran Nurgül Hanım, fısır fısır Yasin okuyordu. Kızı için duyduğu endişeyi tahmin edebiliyordu Gamze. Öte yandan, nasıl heveslendiğini de çok net görebiliyordu. Çantasının açık kısmından gözüken mavi patikler hiçbir şeyi gizleyemiyordu. Gülümseyerek kaldırdığı başını iki yana salladığında, Nurgül Hanım'a yüzünü ekşiterek bakan Gülşah'a denk geldi. Metehan'ın cici annesi, Botoks Gülşah! Gamze'ye kalırsa, bu kadının Nurgül Hanım'a bakarken mimiklerini kullanabilmesi gerçekten mucizevi bir vakaydı. "Kadın çok değerli kıçı alınmasın diye herkesin oturduğu koltuklara da oturmuyor." diye homurdandı Gamze. Ece de annesini yalnız bırakmamak adına ayakta bekliyor olmalıydı muhtemelen. En azından Gamze öyle olmasını umuyordu; çünkü heyecan katsayısı yerlerde sürünen Ece, biricik annesine eşlik etmekten başka bir amaç güdemezdi. Onun bu sakinliği Gamze'nin dikkatinden kaçmayan bir ayrıntıydı. Ece bu gibi durumlarda aranan kan görevini üstlenen kişiydi. "Bu soğukkanlılığın, kanımı dondurdu Ece'ciğim..." deyip kaşlarını çatan Gamze dudaklarını büzdü. Ancak her zaman beterin beteri vardı. Ece'yi potadan çıkaran, elbette ki Ceren'di! Gamze, Ceren'in Doruk'a son dakika haberlerini verdiğini üç metreden anlayabiliyordu. Zavallı telefon, Ceren'in parmakları arasında adeta haşat oluyordu. "Bu kadarı da tacize giriyor ama... Telefonun dili olsa da konuşsa!"