1.2 : Karanlıktaki Yabancı

2.7K 199 62
                                    

Ve işte hikayemizin ikinci başkarakteri ile tanışma zamanı geldi! Çook heyecanlıyım ama bu bölümde ona pek doyamayacaksınız sanırım. Bir sonraki bölüm, bu bölümden daha uzun ve tamamen diyalogtan oluşuyor. 5. bölümden sonra hikayenin inanılmaz bir "boyuta" geçeceğini söylemek istiyorum. Şu anda kurulum aşamalarındayıız. Çok az kaldı kemeleri bağlayııın!

Oy vermeyi unutmayın lütfen. Bir önceki bölümdeki yorumlarınız çok şekerdi :') Sıfırdan başlıyor olmama rağmen sayenizde asla yalnız hissetmiyorum. Teşekkür ederim. <3

Bir sonraki bölüm cuma günü gelecek. O güne kadar arkadaşlarınıza bizi öneriiin :)

***

2. BÖLÜM

Karanlıktaki Yabancı

Zihnime hücum eden sorular, bir cevaba tutunmak adına hatıralarımın arasına sızdı. Geçmişe dair anımsadığım her şey önce ruhuma sonra da bedenime acı verdi.

"Ah!" diyerek inledim, vücudum iki büklüm olurken. Nefes almak için kendimi zorladım ve belimi doğrulttum. Hatırlamanın acı verdiği hangi anıyı zihnime gömmüştüm? Ve şimdi neden bunları hatırlıyordum?

Başka sorular gün yüzüne çıkmaya devam ederken gözlerim bir kez daha parmağımdaki yüzüğe kaydı. Her şeyin sorumlusu o parlak halkaydı. Hızlı bir hareketle onu parmağımdan söküp atmak için atıldım. Oysa yakın zaman önce ona sahip olmak için ne büyük bir tutkuyla dolmuştum.

Yüzüğü kavrayan parmaklarım onu çıkartmaya çalıştığında tuhaf bir kayıtsızlıkla karşılaştı. Yüzük parmağımdan çıkmıyordu. Hatta kıpırdamıyordu bile.

Öfkeyle çatılan kaşlarım, yüreğimde yavaş yavaş yayılan korkunun izlerini örtmeye çalıştı. Ancak bu çabası başarısızdı. Yüzüğü çıkartamadığım her saniye, boğazımda yükselmeyi bekleyen bir çığlık güçleniyor, hırslanıyor ve sırasının gelmesi için sabırsızca yerinde kıpırdanıyordu. Birkaç saniyenin sonunda sabrım tükendi ve dudaklarım şiddetli bir haykırış için aralandı. Fakat tam o sırada, karanlık sokağın ötesinde iki kişi göründü.

Hayır! diye bağırdı iç sesim. Delirdiğini anlamamalılar! Normal davran!

Evet, sanırım doğrusu buydu. Ben delirmiştim ve artık zihnim bir daha eski hale gelemeyecek kadar harabeye dönmüştü. Zorluklar içindeki hayatımın son darbesi beynimin erkenden bunaması olmuştu. Başka türlüsü mümkün müydü?

Sokağın ortasında, ay kadar ışıl ışıl bir yüzük ve onu taktığımda hatırladığım birbirinden tuhaf anılar! Kesinlikle aklımı yitirmiştim.

Yaklaşan iki gencin gözleri tedirgin bir bakışla beni bulduğunda dışarıdan nasıl göründüğümü merak ettim. Muhtemelen gözlerim biraz önce bir faciaya şahit olmuşçasına korkutucu bakıyor olmalıydı. Nitekim korkutucu olmanın dışında korkuyordum da. Parmağıma saplanıp kalmış bu yüzükten ve içine çekildiğim bu esrarengiz olayın bilinmezliğinden korkmamın normal olduğunu biliyordum. Eğer hepsi zihnimin bir oyunu değilse elbette...

Derin bir nefes alıp kendime geldiğimde ne yapmam gerektiğini biliyordum. Eve gidecek ve bu yüzüğü çıkartmak için ne gerekiyorsa yapacaktım.

Büyük ve sık adımlarla, neredeyse koşarcasına evime ilerlemeye başladım. Fakat kararlılığım, henüz birkaç adım attıktan sonra yerini büyük bir hevesle endişeye bıraktı. Yüzüğün çıkmama ihtimali, beni rahatsız edebilmek için her türlü olasılığı zihnimde canlandırıyordu. Yüzüğün tenime değdiği anda başlattığı felaketler son bulmazsa ve beynim sahte anılara, yabancı yüzlere kendini kaptırırsa ne yapacaktım? Kimsesiz, derme çatma bir evde, hırsızlıkla hayatını geçindiren genç bir kadın olmaktan daha kötü ne olabilir diye düşünürken, evsiz bir ruh hastası olma düşüncesi yüreğimi kararttı.

Evrenin Sınırında  | 2. DüzenlenecekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin