2.9: Tanrı'nın İlk Yarattıkları ve İhanet Ettikleri

475 68 88
                                    


Oy sınırımız var. Lütfen bölüme başlamadan önce oy verin :') Bu sayede ben de seriyi devam ettirebilmek için ihtiyaç duyduğum motivasyonu elde edebilirim.

***

9.BÖLÜM

"Tanrı'nın İlk Yarattıkları ve İhanet Ettikleri"

Göz açıp kapayıncaya kadar beni içine alan dalgaların arasındayken, zihnim son nefesimi vermeden önce tüm hayatımı bir film gibi gözümün önünden geçirmek için çabalamıştı. Aralarında en belirgin olanları çocukluk yıllarıma aitti. Bazıları epey neşeli, bazılarıysa kederliydi. Fakat hiçbiri bana gerçekten onları yaşadığımı hissettirecek kadar gerçekçi değildi. Ne de olsa bu anıları yüzük değil, zihnimin kendisi ortaya çıkarıyordu. Bu günlerde asla güvenilmez olan, vücudumun o tekinsiz yeri...

Birbiri ardına görünür olmak için mücadele eden anılarımı kovalarken dalgaların beni nefessiz bırakışını fark edemedim. Tıpkı içine çekildiğim gibi bilincimi kaybetmem de uzun sürmedi. Hiçliğin ortasında geçirdiğim sürenin sonunda tanıdık seslerin, haykırışlar eşliğinde bana seslendiğini işitim. Aynı sırada adeta ciğerlerimden fışkıran suyun eşliğinde çırpınıp uzandığım yerden doğruldum.

"Luna!"

"Aman Tanrım!"

İki erkeğin korku dolu fakat aynı zamanda coşkulu sözleri biraz önce bir mucizenin gerçekleştiğini ifade eder gibiydi.

Birkaç defa daha öksürerek sızlayan boğazımı ferahlattım. Sonunda derin bir nefes alıp kalbimi eski, tanıdık düzenine sokmaya çalıştım.

Jayce'in "Sen iyi misin?" sorusunu yanıtlamak üzere ağzımı açmıştım ki hemen yanı başımda duran Afel, kollarını sıkıca gövdeme sardı. Jayce, arkamızda ufak bir kahkaha patlattı.

"Şükürler olsun, şükürler olsun..." diye sayıklayışı kulağımda çınlarken hafifçe gülümsedim. Yerinden çıkacakmışçasına atan kalbini ve en az benimki kadar düzensiz nefeslerini hissedebiliyordum.

"Her şey yolunda, sevgilim."

Geri çekildi ve yüzüme baktı. Gerçekten de söylediğim gibi her şeyin yolunda olup olmadığından emin olmak için bedenimi boydan boya süzdü.

Bu sefer biraz da kıkırdayarak, "Yolunda..." diye mırıldandım.

"Ben... Ben seni çektim... Ama dalgalar o kadar büyüktü ki..-"

"Sorun yok," diyerek, sözünü kestim. Elimi şefkatle elinin üzerine koydum. "Sen olmasaydın asla başaramazdım."

Dudaklarını birbirine bastırdı. Birazdan ağlayacakmış gibi görünen dev gibi bir adamdı.

"Hiç uyanamayacaksın sandım," dedi, alnı kaşlarını çatmaktan kırışmıştı.

"Ben de hiç kurtulamayacağımı.," dedim, açıksözlülükle. "Fakat sanırım kaderin senden çekeceği var."

Dudağının kenarı belli belirsiz yukarı kıvrıldı. "Seni benden almasına izin veremem."

Kumların üzerinde kıpırdandım ve kollarımı boynuna doladım. "Biliyorum," diye fısıldadım. Kendi zihnime dahi güvenemezken, yüreğimin en derin köşelerinde bile mutlak bir doğrulukla emin olduğum tek şey kimseni beni ondan ayıramayacağıydı. Kurtulamayacağıma eminken dahi ondan ayrılmamın mümkün olmadığını bana düşündüren bir histi bu.

Sabah güneşi doğrudan kıyıya vururken uzun kirpiklerinin arasından ışıldayan kahverengi gözüne baktım. Gizlemek için uğraşsa da hala orada duran endişe tohumlarını görebiliyordum.

Evrenin Sınırında  | 2. DüzenlenecekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin