2.19: Son Veda'nın Yalanı

264 29 12
                                    

Bölüme başlamadan önce oy verirseniz çok mutlu olurum. Sizin için bir anlamı olmayabilir ancak okuyup beğendiğinizi, devam etmemi istediğinizi anlayabilmem için "yıldız"a dokunmanız çok önemli. Şimdiden teşekkür ederiim. 

***

19.BÖLÜM

"Son Veda'nın Yalanı"

Gece gündüze karışırken omzumdan düşen battaniyeyi düzelttim. Dışarıda fırtına etkisini artırırken Vesix'in havasının da sokakları gibi tahmin edilemez olduğunu düşündüm.

Gökyüzü aniden aydınlandı ve gökgürültüsü onu takip etti. Aphellia mırıldanarak yorganının içerisinde kıpırdandığında bedenim yumuşak bir yüzeye kıvrılma isteğiyle doldu. Keşke zihnimi meşgul eden soruları susturmanın bir yolu olsaydı.

Ayağa kalktım ve odanın içerisinde dolandım. Welhem'lar dönmemiş olsaydı Afel ile konuşabilir, rahat bir uyku uyuyabilirdim. Bunun yerine Sethas'a iki defa evinden gideceğimizi söylediğim halde hangi sebeple sabahki kahvaltıda olduğumuzu söyleyeceğimi düşünüyordum.

Birkaç mumu söndürüp odayı karanlığa teslim ettim. Böylesi çok daha iyi hissettirmişti ama mektupta okuduklarımı unutturmaya yetmemişti.

Jayce'in talimatı açıktı. Welhem'lardan çiftliğin yerini öğrenmemiz gerekiyordu. Bunu yaparken kopyalarımızın bize benzediklerini fark etmemelerini ummaktan başka şansımız yoktu. Tehlikede olduğumuzu hissedersek de köşkten ve içerisindekilerden kaçmalıydık.

Kaçmak artık beni tedirgin etmiyordu. Nefes almak kadar kolay bir eyleme dönüşmüştü. Fakat bu sefer kaçarken yanımızda ufak bir çocuk olacak olması insanı tedirgin ediyordu. Bizi tehlikeye düşüreceğinden değil de onu tehlikeye atacak olmaktan korkuyordum.

Yüzüklerden önce bir başkası için endişe ettiğimi neredeyse hiç hatırlamıyordum. Tek dostum olan Mete başını belaya soktuğunda genelde kendi kendini kurtarmayı başarırdı. Ona olan inancım, endişe etmemi gerektirmediğinden bu duyguya yabancıydım. Yüzüklerden sonra hayatıma giren insanlarsa bana uzak kaldığım bu hissi tattırmıştı.

Kendim dışında bir başkası için endişelenmeyi öğrendiğim için mutsuz değildim. Aksine böylesine değerli bir duyguyu öğrenmeden hayata veda etmediğim için kendimi şanslı görüyordum. Başta huzurlu uykularım olmak üzere benden birçok şeyi almış olan yüzükler, başka hiçbir şeye değişmeyeceğim dersler vermişti. Hayat bir şekilde dengesini buluyordu. Hikayemizin sonunda da terazi eşitliği seçer miydi?

Buna o kadar da emin değildim.

Ağır adımlarla yatağa yaklaştım ve yorganı sıyırıp oturdum. Bakışlarım uğuldayan pencerelerdeydi. Bu gece gürleyen şimşekleri ninni kabul edecektim.

Terliklerimi çıkarmak üzereyken kapının gerisinden belli belirsiz bir ses işitip duraksadım. Boynumu çevirip işittiğim sesi bir kez daha duymayı bekledim. Aynı tıkırtı tekrar duyulduğunda ayağa kalktım ve sabaha karşı kapımın önünde duran kişiyi öğrenmek için ilerledim. Kapının kulpuna dokunmamı bekleyemeden bir kez daha vurdu sabırsız kişi. Beni rahatsız etmek için mumları söndürmemi mi beklemişti?

Kapıyı açtığımda artık şimşekleri kendime ninni yapmak zorunda olmadığımı gördüm.

"Hemen uyuduğunu sandım," dedi, Afel. Elinde tuttuğu mum yüzünü dramatik bir biçimde aydınlatıyordu. Aralık bıraktığım kapıdan hızla içeri girdi ve kapıyı kapattı.

"Gerçekten mumları söndürmemi mi bekledin?" diye sordum, hayretle.

"Sethas'ın mumlarını söndürmesini bekledim."

Evrenin Sınırında  | 2. DüzenlenecekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin