1.3 : Kaybedilecek Şeyler

2.4K 176 64
                                    

Afel ile Luna'nın dolu dolu sohbet ettiği bir bölüüm. Aslına bakarsanız bu bölüm bir önceki bölümün devamı eheh ^^ :) Ama ben bombayı buraya sakladım işte <3 Kitabın asıl olaylarına yapacağımız hızlı giriş tam olarak 4. bölümün sonunda başlıyor. O noktadan sonra olacaklardan ben sorumlu değilim, tamamen Afel ve Luna'nın macerası! Ufacık bir spoi vermem gerekirse:  Bu hikayede prensleri, kralları ve kraliçeleri bulmanıza çok az kaldı... AYY sanırım yazdığım en mükemmel karakterler bu kitapta olacak çook heyecanlıyım *-*

Oy ve yorum bekliyoruum. Yorumlar azıcık azaldı bir önceki bölümde amaa ben giderek artacağına eminiim. Arkadaşlarınıza önermeyi unutmayıın. Benim için en büyük iyilik bu olur. Şimdiden teşekkürler <3

Sizi seviyorum!

Ah bir de beni Watty'den takip etmeyi unutmayıın. Tüm bildirimleri alın mutlaka vee Instagram'ı zaten biliyorsunuz> busekudun

***

3. BÖLÜM

Kaybedilecek Şeyler

Hafifçe başını çevirip koridora baktı. Ona henüz sırtımı dönecek kadar güvenmediğimi anlamıştı. Gözleri arkamda aldığım bıçağa kaydı. Bir süre sessiz kaldı, sanki bir karar verme aşamasındaydı. "Pekala." dedi sonunda teslim olurcasına. Arkasını döndü ve merdivene doğru yürümeye başladı. Birkaç metre uzaklaştığında peşinden ilerdim. İstediğim her an ona saldırabilecek bir konumda kalmaya dikkat ettim ancak yalnızca sırtına bakarak bile elimdeki bıçağın ucu bu adama değmeden yere serileceğimi söyleyebilirdim.

Aniden, "Tekrar ediyorum. Bu korkunç bir fikir." dediğinde irkildim. Gerçekten ne düşündüğümü tahmin edebiliyor muydu?

"Neden bahsettiğini bilmiyorum." dedim hızla.

Cevap vermeden merdivenden aşağıya inmeye başladı. Son basamağa geldiğinde onu, "Sola döneceksin." diyerek bilgilendirdim. Dediğimi yapıp uzun koridor boyunca ilerledi. Salonun kapısından içeri girip koltuklara doğru yürümeye başladığında ışıkları yaktım. Yanında durduğu kahverengi koltuğa oturmayı es geçerek arkasını döndü ve kapı eşiğinde duran bana baktı. Öncesinde onu fenerimin ışığıyla incelemiştim ancak şimdi onu ilk defa bu kadar net görüyordum.

Uzun boylu, yapılı bir vücudu vardı. Onu tanımlamak için iri kelimesini kullanamazdım ancak duruşu bir kaya kadar sertti. Alnına dökülmüş dalgalı saçları, açıkta kalan tek gözünü de örtüyordu. Ufak ve güzel biçimli bir burnu, dolgun sayılabilecek dudakları ve uzun bir çenesi vardı. Yanaklarının ve burnun üzerini silik çiller kaplamıştı. Üzerinde, gümüş düğmelerle süslenmiş siyah bir ceket ve onun altında da aynı renkte bir pantolon vardı. Ceketinin yakası neredeyse çenesine değecek kadar uzundu. Yakasında sonuna kadar geçirilmiş gümüş renkte üç kemer vardı. Bir başka kemer ise ceketinin üzerinden belini sarıyordu. Kemerden sarkan halkalara, öncesinde nelerin asıldığını merak ederken onun da dikkatle beni incelediğini fark ettim.

Üzerimdeki sarı, kısa kollu ceketim ve aynı renkteki eteğimle onun geceyi anımsatan görünümü karşısında bir güneşi anımsatıyordum.

Gözleri hala üzerimdeyken önünde durduğu koltuğa yavaşça oturdu. Bakışları benim ile karşısındaki koltuğun arasında gidip geldiğinde demek istediği şeyi anladım.

"Hayır." diyerek reddettim kibarca. "Ayakta kalmak istiyorum."

Gözleri anlayışla kısıldı. Bir kez daha ima etmek istediğim şeyi anlamıştı. "Bana güvenmediğin halde anlatacaklarımı dinliyor olman tek bir şeyi gösteriyor." dedi tok bir sesle. "Gördüklerin arasında ben de vardım."

Evrenin Sınırında  | 2. DüzenlenecekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin