Kahveleri yaptıktan hemen sonra içeriye gittim. İlk önce anneme verdim, sonrada Çetin'e. En sonda kendi fincanımı alıp yerime oturdum.
"Daha daha nasılsınız efendim?" dedi, Çetin. Annem kahveyi yuttuktan sonra cevap verdi.
"İyiyim." dedi, ama sesi sertti. Telefonumdan yine bildirim sesi geldiğinde cebimden çıkardım ve baktım.
Efe : dönüyoruum eve
Efe : onunla olmadan
Efe : yakın bir sigara
Ela Gözlü'm : ya cips gibisin %80'in boş
Efe : seninle uğraşamam sus
Suç Ortağım : annem noldu sana
Efe : oğluna ihanet ettiler anam
Suç Ortağım : ne yaptılar de sen ben kulaklarını çekerim
***
Sohbeti daha fazla okursam annem falan kızabilir. O yüzden telefonumu yan tarafıma koydum. Kahveler içilinceye kadar herkes sessizdi. Ayağa kalktım ve boş fincanları mutfağa götürdüm. Su ile içini çalkalayıp makineye dizdim. Ayağımla da bir güzel kapağını kapattıktan sonra ellerimi yıkadım.
Hakiki Türk kızı.
Tabii ne sandın?
Geri içeriye gireceğim esnada annemin sesiyle durmak zorunda kaldım.
"Efsun'un babası, Efsun çok küçükken bir iş için yolculuk yaptığında vefat etti." Durdum, ve onları dinlemeye başladım.
"Başınız sağ olsun abla." Abla mı? Ah Çetin, bunu da demezsin.
"Dostlar sağ olsun oğlum." Kendimi sıktım. Babamı ben hiç görmemiştim.
Belki hayal meyal hatırlıyorum olabilirim. O kadar.
"Babasının emaneti bana, her şeyden sakınırım." dedi, yüzümde belli belirsiz bir gülümseme oldu.
"Öyle her kesin üzmesine müsaade etmem. Erkek milleti değil misiniz? Her şeyi yaparsınız." Sonlara doğru sesi sinirli çıkmıştı. Çetin sanırım sadece dinliyordu.
"Hâlâ öyle. Seni buraya çağırdıysam bunları bil diye. Eğer kızımla gönül eğlendirmek için berabersen şimdi üzmeden hayatından çık."
Yürü be sultan anne! Kral, kraliçe, prenses bu kadın. Bayılıyorum.
Göz yaşlarımı zorlukla durdurdum. Kafamı hafif salona doğru eğdim. Çetin elini annemin dizine koymuştu.
"Önce Allah'a sonra size en sonda da bana emanet. Saçının tek bir teline bile zarar gelmeyecek." dedi.
Erkek yiağ, erkek. Bas nikahı, bas bas bas!
Yüzümde gülümseme ile içeriye girdim. Annemgil benim duymadığımı sanıyordu, bende oyuna devam ettim. Çetin, bir saat kadar oturduktan sonra gitti. Bende odama girdim ve yarının ders programını hazırladım, ödevlerimi yapıp yatağıma girdim. Çetin'den mesaj vardı.
Çetin : kahvenin acısını alırım
Hay hay seni mi kıracağım?
Çetin : tabii ki senin olacağım
Sen nasıl anladın?
Ah ama dur 3 yemek kaşığı tuz atmıştım.
Çetin : ney
Evet alıştırma yapman için
Çetin : insafsız öldürecektin beni
Korkma
Sana bir şey olmaz
Ben varım beeen
Çetin : seni arayayım mı
Çetin : görüntülü
Üstüm başım dağınık ama
Çetin : Efsun sen her halinle güzelin
Valla de
Çetin : valla
***
Üzerime çeki düzen verdim. Yatağımdan kalktım ve çalışma masasına telefonu sabitledim. Çok geçmeden de arama geldi.
*Çetin kişisinden görüntülü aramanız var*
Kabul et | Reddet
Hızlıca kabul et tuşuna bastım. Çetin yatağındaydı. Saçları dağılmıştı. Ama bu hali bile çok yakışıklıydı.
"Niye yatağında değilsin sen?"
"Canım istemedi."
"Seni kocaman topuzlu bekliyordum. Vitesi niyetine kullanılmak için." dedi, hafifçe kıkırdadım.
"Maalesef elimizde ondan kalmamış. Daha sonra tekrar deneyin." dedim, Çetin'in dudağının yanı kıvrıldı.
"Demek öyle."
"Öyle." dedim, sanki yavaştan gözleri kapanıyor gibiydi.
"Dudağını ekrana yaklaştırır mısın?" dedi, tek kaşımı kaldırdım.
"Neden?" Çetin hemen cevap verdi.
"Bir şey deneyeceğim sende de oluyor mu diye." Dudaklarımı kameraya doğru yaklaşırdım.
O esnada Çetin'de yaklaştırdı ve öpücük attı. Sanki ilk defa oluyormuş, sanki gerçekmiş gibi içim sıcacık oldu. Çok heyecanlandım.
"Şimdi gecem iyi olabilir." dediğini duydum. Ama benim algı seviyesi çoktan kapanmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBİM SENDE KALDI | TEXTİNG ✔️
Historia CortaTıslayan Kedi : Pardon kalbim sende kaldı da geri verir misin?