Evetttt... Yeni bölüm geldi:)
Bakalım nasıl bulacaksınız? İşler daha da karmaşık bir hal almaya başla mı dersiniz?
Savaş'ın ölümü gerçekten Diyar'ın elinden olabilir mi?
Keyifle okuyun
***
Gecenin sessizliğini bölen tek şey motordan yükselen sesti. Bir de arabanın içinde varlığı belli olmayan iki adam vardı... Nefes alıp vermeseler yaşıyor olduklarından bile şüphe duyabilirdi. O denli rahatsız edici bir sessizlikti ortasına düştüğü. Geriye yasladığını başını hafifçe oynatarak tavandaki bakışlarını camdan dışarı çevirdi.
Akıp giden yolda seyir halindeki araç sayısı bile yok denecek kadar azdı. Tabelaları okumaya çalışırken derin bir nefes aldı. Araba çok hızlıydı. Bu yüzden de gözünün önünde kayan yazıları okuyamadan geçtikçe başına ağrı giriyordu.
"Fabrikayı biliyorsunuz değil mi?" aracın içindeki garip sessizliği bölen sesi ön koltuktaki Fırat'a ulaştığı an genç adamın aniden yerinde dikleştiğini dışarıyı seyrettiği camdan gördü.
"Evet, Diyar Hanım. Ana girişten mi girmemizi isterseniz yoksa..." bir tek fabrikaya değil diğer girişlere dahi hâkimim ses tonuyla keyifsiz bir tebessüm sundu.
"Bekçiye geldiğimizi bildir Fırat, acil çıkış kapısından direkt proje odasına geçeceğim."
"Emredersiniz efendim." Alnı duyduğu sözle kırışırken, bıkkınlıkla konuşma başladı.
"Adım kâfi Fırat, efendim diyerek ne kendini zorla ne de beni ger." Kimse kimsenin efendisi değildi niye insanlar bunu anlamakta zorlanıyordu. Sadece şartlar eşit değildi, parası olan da insandı olmayan da.
"Emrede-" Fırat dikiz aynasından göz göze geldiği kadının bakışlarını gördüğü an tamamlayacak olduğu sözü yarım bıraktı. "Anlaşıldı Diyar Hanım."
"Böylesi daha iyi." diye mırıldanan Diyar, bakışlarını yeniden dışarıya çevirdi. Varmak üzerelerdi. Uzaktan gördüğü devasa tabelayla derin bir nefes aldı. Buraya gelmeyeli uzun zaman olmuştu. Yanlış hatırlamıyorsa Savaş Turan'ı vurduktan sonra elini eteğini her şeyden çekişi. Yarım bıraktığı tasarımı tamamlamak için buraya geldiğinde geçirdiği sinir krizi sonrası bir daha da ayak basmamıştı. Birden ne olmuştu da fabrikaya gelmek istemişti bilmiyordu.
"Ne zamandır Savaş'ın yanındasın Fırat?" diye sordu. Ses tonunda hiçbir renk yoktu. Öylesine sorulmuş bir sorudan fazlası değildi. Öyle ki sorunun içinde meraka dair bir duygu bile yoktu.
"Kendimi bildim bileli Diyar Hanım, abim Süha, Savaş Bey'in okuldan arkadaşıydı. O ölünce Savaş Bey yanına aldı beni."
"Seni hiç görmedim?"
"Yurtdışındaydım. Okumam için Savaş Bey gönderdi."
"Koruma olmak için okudun yani?" ağzının içinde homurdanarak güldüğünde Fırat'ın derin bir nefesle göğsünü şişirdiğini gördü.
"Koruma olmayı kendim istedim Diyar Hanım. Savaş Bey kati suretle karşı çıktı. Ben de eğer kabul ederse onun istediği gibi eğitimi tamamladıktan sonra yanında kalmak istediğimi bildirdim."
"Kabul etmiş gibi duruyor."
"Hala karşı gerçi ama beni kırmak istemedi."
"Ne düşünceli bir patron değil mi?" dalga geçerek kurduğu cümle "Onu tanımıyorsunuz!" diye çıkışan genç adamla boğazına dizilirken dişlerini sıkarak dikiz aynasından kendini sözüyle ezen Fırat'la göz göze geldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIKLAR İÇİNDE
Romance"Ve öğrendim ki; insanlar cinnet anında katil olabiliyorlarmış... Ne sağduyu ne başka bir şey... İşittiğin tek ses kulağına sürekli öldür diye fısıldayan canavarın sesi... O sesi tanıyorsun aslında, o ses senin alt benliğinin sesi... Ve anladım ki;...