Keyifli okumalar...
***
Kırgınlık... Hayır, kırgınlık değildi hissettiği. Yüreğinde öyle derin bir yara vardı ki bunun adı kırgınlık olamazdı. Bu öyle bir şey değildi. Daha büyüktü. İçini yarıp çıkmak isteyen bir ateş topu vardı sanki. Bakışları telefonda gözleri ise yanlış okumuş olmayı dilediği mesajdaydı. Her kelimede yüzü daha çok kızıllaşıyor, kulakları uğulduyordu.
"Hiçbir yalan gizli kalmaz, saklanan hiçbir sır da sahibine sadık olamaz. Gerçekler illaki bir gün yüzüne çıkar." demişti eski bir dostu. Şu an içinde bulunduğu durum tam olarak o sözü doğruluyordu. Tesadüf müydü emin değildi fakat mesaja denk gelmemiş olsaydı uzunca bir süre aptal yerine konacağı açıktı.
"Diyar, abim?" Gökalp'in sesiyle gözlerini kapatıp açtı ve derin bir nefesle telefondaki bakışlarını abisine çevirdi. "Efendim abi."
"Ne oldu?" kumral adamın meraklı gözlerine yarım bir gülümsemeyle baktı. Rol yapmak zor olsa da mesajı okuduğunu belli etmeyecek, bilmezden gelecekti. Hele de bir anda delirip kalkmak... Haklıyken haksız durumuna düşmesine neden olurdu.
"Bir şey yok. Alparslan abim meşgule attı. Mesaj atsam mı diye düşünüyorum." dedikten hemen sonra mesaj panelini kapatıp telefonu abisine uzattı. "Sana dönerse beni aramasını söyler misin abim?"
"Söylerim güzelim."
Başını tamam dercesine salladıktan sonra üzerindeki bakışların ağırlığıyla bakışlarını abisinden çekerek önüne döndü. Savaş'ın bakışlarını üzerinde hissederken "Sakin olmalısın Diyar. En doğru kararı verebilmek için onlar gibi yapmalı ve hiçbir şey olmamış gibi davranmalısın." diye dudaklarını kıpırdattı. Uzunca bir soluktan sonra ayaklarına diktiği gözlerini yerden kaldırdı. Yanılmamıştı. Savaş'ın keskin bakışları üzerindeydi. Ondaki bu ani değişimi çözmeye çalıştığını bakışlarından anlamak hiç zor değildi.
Yalanlar ve gerçekler diye düşündü. İkisi arasında bariz bir fark varken bile ne kadar da yakınlar.
Nasıl bakıyordu bilmiyordu ama gözlerini ilk çeken Savaş olmuştu. Tuhaftı. Bu duruma şaşırmış mıydı Diyar, hayır şaşırmamıştı. "Bakmaya bile tahammül edemediği karısının emeğinin üzerine benzin döküp yaktı sadece." diye düşündü. "İntikam, intikam." diye fısıldayan sese hak verircesine derin bir nefes alıp verdi. Beyninin içinde konuşan sesler o kadar çoktu ki bir yerden sonra birbirine karışan sesler canını yakar hale gelmişti.
Boş bakan gözleri eli göbeğinde büyük salona giren orta yaşlardaki kadının üzerinde dolandı. Bakışları yerde her an emir almaya hazır bir halde odanın ortasına doğru yürüdü ve birkaç adım sonrası durdu.
"Kanun Bey, masa hazır efendim." Babasının başıyla onay verdiği kadın geri çekilirken elindeki fincanı sehpanın üzerine bırakarak annesinin elini tutmuş, kendiyle birlikte ayağa kaldırmıştı.
"Hadi masaya." Kısa ve netti. İtiraz kabul etmeyen ses hep birlikte masaya oturulmasını buyuruyordu. Bileğine dolanan ele bakışlarını indirdi. İnce narin parmaklar bileğine dolanmıştı. "Hadi..." Hazan'ın şefkatli ses tonu içini sıcacık ederken üzerindeki donukluğun çarçabuk geçmesini umdu. Hala şoku atlatabilmiş değildi lakin bu şekilde durmaya devam ederse bir anda donuklaşmasının sebebini sorgulamaya başlayacaklardı.
"Pek aç değilim." diye mırıldansa da koca gün boyunca ağzına lokma koymamıştı. Sanki Hazan bunun farkındaymış gibi "Çok solgun görünüyorsun." diyerek masaya doğru çekiştirmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIKLAR İÇİNDE
Romance"Ve öğrendim ki; insanlar cinnet anında katil olabiliyorlarmış... Ne sağduyu ne başka bir şey... İşittiğin tek ses kulağına sürekli öldür diye fısıldayan canavarın sesi... O sesi tanıyorsun aslında, o ses senin alt benliğinin sesi... Ve anladım ki;...