30. BÖLÜM / NEFES ALMAK

450 77 15
                                    

Bu bölüm de Ecemner440 gelsin. Canımın içisi Atahan'ı çok sever...

Keyifli okumalar:)

***

Gidilecek çok yolu olanlar öyle kolay ayrılamazlar birbirinden...

Atahan'ın gözleri garip bir bakışa ev sahipliği yaparken bir türlü geri dönmeyen kardeşinin alnını bir kez daha öptü. Onun toprak kokusunu derince içine çektiği an  gözleri refleksle kapanırken gözleri önüne Savaş geldi.

Ameliyathaneye gönderdiği adamına içeri girerken gereken işareti vermişti. Geriye sadece o kapının ardından çıkacak olan doktorlar kalmıştı. Belki iki belki de beş dakika sonra koruması kapıdan çıktığında kardeşi üzerindeki gözlerini kaldırıp genç adama baktı. Hallettim diyen bakışları küçük bir baş sallamayla taçlanırken şimdiye kadar tuttuğu nefesini gürültüyle bıraktı. Rahatlamıştı, artık iyi olabilirdi.

Çok geçmemişti ki kardeşiyle girdiği ağız dalaşında elinden silahın alınmasıyla nefes nefese saf bir öfkeyle ağlayan kardeşine geri baktı. Onun için üzülüyordu ama aklını başına getirmesi de gerekiyordu. Kaybetmenin acısını yaşamalıydı, hem de Savaş'ın yaşadığı gibi.

Küçük bir arbede sonrası açılan ameliyathane kapısına ruhsuzca döndüğünde herkesin dikkati doktorlar üzerindeydi. Bir kişi hariç, o da Alparslan'dı. O biliyordu ne yaptığını sanki. Doktor Megan'ın üzgün bakışları birkaç saniye üzerinde gezindikten sonra kardeşine dönmüştü.

İşte o an o kargaşa içinde bir tek kendisi sakin kalabilmişti. Eğer tam tersi olsaydı ne olurdu düşünmek bile istemiyordu çünkü ahtı vardı. Sonrasını düşünmesine gerek kalmadan bu hastaneyi de içindekileri de ateşe verirdi.

Doktorların gitmesinin ardından çok geçmemişti ki kapı yeniden açılmış, sedye üzerindeki adamın üzeri beyaz örtüyle kapatılmış bedeni gözükmüştü kapıda. Kardeşinin yeri göğü inleten feryatları yanlış yaptığının sinyallerini beynine işlerken o sesleri daha dinlemek istemedi ve Savaş'ın götürülen bedeninin ardından usulca ilerledi.

Yoğun bakımın önüne geldiğinde ona özel olarak hazırlanan odaya girdi. Geniş alanda gözlerini gezdirdikten sonra yatağa alınmış adamın yanına doğru ilerdi. Bedenindeki kablolar, ağzındaki maskeyi ve kapalı gözlerini hiçbir ayrıntıyı kaçırmak istemez gibi izledi. Karın bölgesine sarılmış sargıya yabancı bir cisimmiş gibi baktı sonra. Savaş'a burada bu şekilde yatmak yakışmıyordu. Böyle kıpırtısız kalması Atahan'ın tahammül edeceği bir durum değildi.

"Ne zaman uyanır?" diye sordu Doktor Megan'a. Yatak başı monitörünü kurcalayan adam gözlerini monitörden çekip bir adım geri çıktı ve Atahan'ın karşısına geçti.

"Kendisinin uyanmasını bekleyeceğiz. Bizim tarafımızdan uyandırılması taraftarı değilim. Bu gece gözetim altında tutacağız."

"Hayati tehlikesi sürüyor mu?"

"Evet."

"Gözünü üstünden ayırayım deme sakın Doktor Megan."

"Bana işimi öğretmeyin Bay Atabey. Şimdi çıkın odadan."

"Seni..." deyip Doktor Megan'ın üzerine yürümüştü ki kapıyı açan yakın koruması Adil'in telaşlı hareketlerine dikkat kesildi. "Abi, Diyar Hanım!" tereddütle bir yataktaki adama bir de kendine bakması bir adım geri çıkmasına neden oldu.

"Ne olmuş Diyar'a?"

"Kalp krizi geçirdi. Ameliyata aldılar."

Yumruklarını sıkarak kapıya yürürken dişlerini sıkıyordu. Böyle olacağını tahmin etmesi gerekiyordu. Kalbi acıyla kasılırken yönünü ameliyathanelerin olduğu kısma çevirdi.

"Hadi güzelim, kocan seni bekliyor. Dön artık."

Kardeşi geri dönene kadar dudaklarını onun üzerine çekmemeye yemin etmiş gibiydi Atahan. "Atahan Bey, müdahale etmemize izin verin, hastayı kaybediyoruz." diyen doktoru duymuyordu. Onun duymak istediği tek ses monitörden geri döndüğünü bildiren ritim sesleriydi.

Saniyeler geçtikçe ümidi de tükeniyordu sanki. Başta iyi olduğunu düşündüğü fikir şimdi gözüne lanet bir fikir gibi geliyordu.

"Kızım gitti, yavrum gitti." diye feryat eden annesinin sesine karışan kısık bir ritim sesini işittiği an kapalı gözlerini aralayıp etrafına bakındı. Kıstığı gözlerinin ardından monitöre bakarken kaşları çatıldı. Cansız ritimler git gide hızlanırken yüreğini sıkan görünmez el de geri çekilmiş gibiydi. Rehavetle nefeslendiğinde doktorun hemen kardeşinin yanına gelişini izledi.

"Geri döndü." diye kendi kendine mırıldandı. "Kocası için geri döndü."

***

Bir hafta sonra

Üzerindeki mavi önlüğünün yanlarından tutarak yürürken etini de sıkıştırmıştı tırnakları arasına. Gergindi, yorgun ve özlem doluydu. Dahası mahcuptu. Ayağında yok gibi duran havlu terlikleri sürüyerek özel olan yoğun bakım odasının önüne kadar geldi. Derin bir soluk alıp verdi. Kapıyı açma cesareti bir türlü gelmiyordu. Nasıl bir görüntü karşılayacaktı onu tamamen muammaydı. Korkuyordu. Omzuna dokunan el ile omuzlarını sıkmayı bıraktı.

"Korkuyorum." diye fısıldadı. Sesi uzun zamandır konuşmadığı için çatallıydı.

"Gir hadi." diyen abisine küçükçe başını salladı. Korkma, yanındayım gibi kelimelere başvurmayı sevmezdi abisi. Yanındaysa yanında olurdu.

"Kenara çekil." Atahan kapının hemen yanında duran korumalara emir verirken o ciğerlerine kesik bir soluk gönderdi. Aldığı nefesler bile yarımdı. Onun için aralanan kapıdan içeri girdiğinde geniş odanın her köşesini dolduran makinalara gayriihtiyari bir bakış attı. Belki de yatakta yatan adamdan gözlerini kaçırma yöntemi buydu.

Odada bulunanlara hitaben "Siz çıkabilirsiniz." diye konuşan Atahan'a minnet duyarak odanın içine doğru yürüdü. Yatağın yanına kadar ilerledi. Karın bölgesine kadar kapatılan çarşafın açık bıraktığı bölgeden yüzünü buruşturarak gözlerini kaçırdı. Karnı omzuna kadar sargı beziyle sarılmış bedenin, kollarında, göğsünde kablolar bağlıydı. Daha yanına bile varmamıştı gözlerinden yaşlar düşmeye başladığında.

Neden olduğu duruma bakarken gözlerinden ardı ardına yaşlar düşüyordu. İki yanında sabitlediği elini korkarak cansız yatan bedene uzattı. Ona dokunmak isteyen yanını durduramıyor, durdurmak istemiyordu. Titreyen parmaklarını kıpırtısız duran kemikli ele değdirdi ilkin. Elinin üzerindeki serum iğnesine fazla temas etmeden damarların üzerinde canını yakmaktan korkarak gezdirdi. Canı çok yanıyordu. Bedeni sanki bir emri yerine getirir gibi dizleri üzerine çökmesine neden olurken parmak uçlarıyla sevdiği elin üzerine dudaklarını bastırdı.

"Ruhum." dedi sessizce. Uyandırmaktan korkarcasına sesini alçak tutuyordu. "Ruhuna tutundu kocam." diye dişlerini sıktı. Esmer elin üzerine düşen her damlada içinden bir parça özgürlüğe kavuşuyordu sanki. "Ben geldim, özün geldi."

Başucu monitöründen sesler yükselmeye başladığında telaşsızca başını kaldırdı. Yanında olduğunu hissettiğini biliyordu Diyar, Savaş onu hep hissederdi.

Dizleri üzerine çökmüş canını acıtmaktan korkarak tuttuğu elin üzerine alnını yasladı. "Özür dilerim." dedi acıyla. "Özür dilerim. Ben..." devamını getiremedi. Aklı hala bulanıktı belki ama tek gerçeği bu yatakta yatan adamdı. "Canını nasıl yaktım, yakabildim bilmiyorum." Kederle konuşurken aldığı sık nefesler boğazında düğümleniyor gibiydi. O yüzdendi konuşurken duraksaması. Bir de konuşmasını zorlayan hıçkırıkları vardı.

"Savaş?" diye inledi pişmanlıkla. "Bu halde olman... Hem de benim yüzümden. Dayanamıyorum."

"Savaş sana ölsün."

KARANLIKLAR İÇİNDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin