19. BÖLÜM / ÇIKMAZ SOKAK

373 72 7
                                    

Merhabalar... Sezon yoğunluğunun yanı sıra hipertansiyonumla başım dertte bu aralar... O yüzden de bölümde gecikmeler yaşandı. Bu bölüm sonrası bir bölüm daha gelecek ve iplerin koptuğu bölümün ilk sahnesini yazabilirsem ki hızımı almış durumdayım o gelecek gece yarısına doğru. 

keyifli okumlar:)

***

Her yolun bir sonu var dediler, yolun çıkmaz sokakta bittiğini söylemeyi unuttular...

Diyar motoruna ulaşmak için koşarken arkasından ateş ederek gelen kocası ve korumaların seslerini çok net duyabiliyordu. Gözdağı vereceğim derken canından olmak üzereydi. Tamam, bir yanı göze göz dişe diş demişti, bunda sonuna kadar da haklıydı. Ancak yine kocası kadar acımasız olamamış, tam manasıyla üretim yaptığı depoyu hava uçurmamıştı. Sadece bir bölümünü yakmış, büyük sayılacak bir ses çıkarmıştı o kadar.

"Motoru nereye bıraktım ben!" acıyan kolunu tutarak bağırdığında "İlerideki tersaneye doğru ilerle." diyen Şafak'la ağlamaklı bir ses çıkardı.

"Arabalara geçin, kesin önünü. O her kimse bu gece sabah olmadan önümde olacak. Elinden kaçıranı yakarım!" Savaş'ın tehditkâr sesi ve ses tonunun korkutuculuğu karşında bir an için dizleri titredi. Yapardı.

"Şafak, bedenimdeki adrenalinden bayılmak üzereyim. Yön duygum kayboldu. Beni burdan çıkar çabuk! Tam arkamdalar, yakalanmak üzereyim." tam olarak dediği gibi hissediyordu. Yakalanması ise an meselesiydi. İlerideki tersaneye doğru diyordu ama tersane ne tarafta onu bile hatırlamıyordu. Bir iki cılız ağacın arkasına doğru yöneldiği esnada kolundan hızla çekilmesiyle boğazını yırtacak bir çığlık attığı gibi ağzı hemen kocaman bir el tarafından kapatıldı.

"Sakin ol güzelim, benim." Kulağına doğru fısıldayan sesin tanıdıklığı karşısında bir anda gelen rahatlama dizlerinin titremesine neden olmuştu.

"Alparslan abi..." derken bedeni dirayetini kaybettiğinden dolayı bir an için hareket edemedi.

"Benim. Sessiz ol."

Alparslan kendiyle beraber Diyar'ı da gizlendiği kuytuya çekti, soluk soluğa kalmış kadını kolları arasına saklar gibi sarıldı. "İyi misin abim?"

"Hı hı iyiyim. Bir an gerçekten yakalanacağımı sandım."

"Yakalanmak üzereydin zaten."

Başını Alparslan'ın kolunun atından çıkaran Diyar, koşarak önlerinden geçen adamlara şaşkınca baktı. "Bizi nasıl görmediler?" derken ses tonu şaşkınlığını yansıtıyordu.

"Göremezler. Görünmez olduk." Dalga geçen adamın alaylı sesi kesilsin diye dirseğini onun karnına geçirdiğinde kolundaki sızıyla inleyerek dişlerini sıktı.

"Yaralı mısın? Neren, nerenden aldın yarayı, Diyar? Buna izin vermemeliydim! Hani üzerindekiler kurşun geçirmezdi?" sinir ve telaşla söylenmeye başlayan Alparslan, Diyar'ın bedenini hasar tespiti yaparcasına kontrol etmeye başladığında adamın ellerine vurarak kendinden uzaklaştırdı.

"İyiyim, büyütülmeye değmeyecek kadar küçük bir sıyrık." Savaş'ın hedefiydim diyemedi. "Kurşun geçirmezdi, nasıl oldu bende anlamadım. Başka bir yerimde bi'şey yok, sadece kolum."

Alparslan tüm endişesini bir kenara bırakarak büyük bir soğukkanlılıkla yerinde doğruldu ve çevresine bakındı. Etraf sakin görünüyordu. Sonra yandan bir bakışla Diyar'ı inceledi. Genç kadın hala nefeslerini düzene sokmaya çalışıyordu.

KARANLIKLAR İÇİNDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin