22. BÖLÜM / GİTTİĞİN GÜN BİTTİM

474 85 15
                                    

Bu bölüm beni benden aldı... Devamı ise daha fena... 

Hikayeleri burada mı bitecek sizce? Savaş ve Diyar'ı nasıl bir son bekliyor, tahmininiz var mı?

Keyifle okuyun...

***

Hayat yaşayabildiğin kadar senindi. Kimine göre iki aşama kimine göre de üç aşamalı bir yolculuktu. Kadim bilgilere göre ise doğum ve ölüm tek aşamaydı. Doğum... Bir insanın nasıl doğarsa öyle öleceği söylenirdi ki bu tamamıyla gerçek bir inanıştı. Ölümse... Ana rahminden elinde bıçakla gelen bir bebeğin ölümünün yine bıçakla olacağı söylenir.

Savaş'ın durumu da buydu. İlk ölüm tehlikesini atlattığında daha on beşindeydi ve okulda çıkan bir arbedede aldığı bıçak yarası ölümün kıyısından kıl payı dönmesine neden olmuştu. Ve bu kurtuluş ona Atahan'ı getirmişti ki, kan kardeşi olmalarındaki en büyük etkendi. İkinci ölüm tehlikesi yine bıçak darbesiydi. Bu yarayla ailenin başına geçmiş, yine ölümün kıyısından dönmüştü. Üçüncüsü ise en zor, atlatması en güç olanıydı. Son haktı. Alınyazısı ne der bilinmez ama son şans diye verilen küçük vade onun kaderinde ne denli değişiklik yapacak tamamen muammaydı.

Sultan Hanım ilk göz ağrısının başına çöktüğünde dövdüğü dizlerine yumruklarını vurup bir feryat daha kopardı: "Yapma dedim annem sana, anlat dedim, dinletemedim. Yaktın beni Savaş'ım, yaktın beni annem!"

"Nabız alamıyorum!"

Sesler birbirine girerken "Ne demek nabız alamıyorum!?" diye sesini yükselten Atahan, gözü dönmüş bir halde sağlık görevlilerinin üzerine yürüdü. "Bir daha bak, şey yapın, çabuk!"

"Alparslan, annemi uzaklaştır abimin yanından!" Seçkin ağlamaktan sesi kısılmış bir halde abisinin yanına çöktüğünde sağlık görevlilerine "İzin verin." diyerek müdahalede bulundu.

Kontrollerini tamamlamak üzereydi ki aldığı zayıf nabızla gözyaşları arasında hıçkırarak gülümsedi. "Nabzı, nabzı atıyor.  Hastaneye anons geçin, ameliyathaneyi hazır bulundursunlar, Necmi Hoca nöbetçi bugün."

"Tamam Hocam."

"Dikkatli olun, acele edin." Sedyeye yatırılan Savaş, sarsmadan kaldırıldığında dikkatli bir şekilde evden çıkarılıp hemen ambulansa alındı. "Abimle gideceğim, Diyar'ı yalnız bırakmayın."

"Diyar'ın Allah-"

"Deme Atahan, beddua etme kardeşine..." Günce Hanım, oğlunun ağzını elleriyle kapattığında omzundan destek veren kocasına yaşlı gözlerle baktı. Hazan ise Gökalp'le birlikte Diyar'ın başındaydı.

"Anne dön de bir bak halimize... Savaş bugünü planladı. Bugünün tarihi ne bir düşün! Bugün onların yıldönümü! Çünkü onlar evlendikleri tarihte ayrı düştüler." Atahan hırsla konuşurken aynı öfkeyle ambulansın peşinden gitmek için ailesine arkasını döndü. "Eğer Savaş'a bir şey olursa kardeşim demem alırım canını! Ahtım olsun onu kara toprağın altına kendi ellerimle gömerim."

Kız kardeşi için canını verecek adamdı Atahan ama söz konusu Savaş ise gözü her şeye kapalıydı. Konu Savaş'sa sağduyuya ihtiyacı yoktu.

Kanun Bey, delibozuk oğlunun peşinden evden çıkmadan evvel "Sen Sultan Hanım'a destek ol gülüm." diye homurdandı. Az daha geç kalırsa ayarları bozulmuş oğlunun hastaneyi birbirine katacağını çok iyi biliyordu.

Günce Hanım, damadına sarılmış ağlayan kadının yanına usulca yaklaşıp elini tuttu. "Sultan abla..."

"Ah Günce..."

KARANLIKLAR İÇİNDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin