23. BÖLÜM / TOZLU SAYFALAR

440 78 8
                                    

Keyifle okuyun ballar :)

***

Başka bir hayat var mıydı? Başka bir yaşam... Yoksa bu hikâye onlar için sonun başlangıcı mıydı? Başka bir evrende yaşadıkları çalıntı hayatın kefaretini burada ödüyor olabilirler miydi? Bilinmezdi... Bilinmeyecekti de.

Zira evren denilen karmaşık yapı, kara bir delikti.

Gözlerini bir kez daha Savaş'ın yatağında açan Diyar, gözleri yine tavanda sabitlenmişti. Bakışları bir saniye bile gökyüzünden ayrı kalsa oradaki yıldızlardan birini kaybedecekti sanki. Öyle bir muhtaçlıkla bakıyordu ki yıldız kümelerine, sakın ola kaymayın der gibi...

"Her gün batımında gözlerin o kızıllığa dalıp gittiğinde ne düşünüyordu Diyar? Güneş her batış anında sana bir şeyler anlatmaya çalışırken sen kafanı dizlerinin arasına gömmekten başka ne yapıyordun!" bağırıp feveran ederken sesi kısılmış, boğazı kurumuştu. Kopardığı vaveyla bile acısını hafifletmemiş, kendini paralaması içindeki devasa yangını söndürememişti.

Gözyaşları durmadan akarken gökyüzündeki yıldızlardan bir tanesinin hızla kayarak kaybolup gittiğini fark etti. "Hayır!" diye bir bağırtı kopardığında tekrara düşen sözleri birbiri ardını takip etti. "Hayır, hayır, hayır!"

"Gidemezsin!" yattığı yataktan hızla toparlanıp kalktığı an boşluğa doğru "Bırakamazsın!" diye feryat etmeye başladı. "Beni bir başıma koyamazsın!"

Feryadını yutarak sessizliğe gömülen duvarlarına doğru bağırırken acısından saçlarının yolmaya başlamıştı. Hele de yarım bırakılmış, yırtılıp buruşturulmuş çizimlerin Savaş ve kendisine ait olduğunu gördüğü an iradesi yerle bir olmuş kendine daha fazla hâkim olmamıştı. Tırnaklarıyla derisini kazırken başını şiddetle sallıyor her bir resmin önüne tekrar tekrar dönerek bedenine eziyet ediyordu. "Söz vermiştin..."

Başında müthiş bir ağrıyla göz kapaklarını araladığında, dönmeye başlayan başıyla göz kapaklarını sıkıca birbirine bastırdı. Başındaki ağrı, bulanan midesi, burnuna dolan ilaç kokuları... Hiç iyi hissetmiyordu.

Tenindeki karıncalanma ile gözlerini bir kez daha aralamayı denedi, yapamadı. "Uyan..." diye fısıldayan sese kulak vererek gözünü zorlukla açtığında karşılaştığı kirli beyaz tavanın nereye ait olduğunu çözebilmek adına gözlerini hızlıca kırpıştırdı. Gücünü yitiren kollarını hareket ettirmek istedi, yapamadı. "Ben..." boğazı öyle bir kuraklığın sarmalındaydı ki değil sesi, nefesi bile yarı yolda geri dönüyordu.

"B-başım..." öksürmeye çalıştığı an cansız bileklerine dolanan parmaklara blurlu bakışlarını çevirdi.

"Diyar?" sesin sahibini tanıyordu. Başını oynatmak istediğinde "Kıpırdama güzelim." diyen aynı sesle kalbi sebepsiz bir ritimle duvarlarını dövmeye başladı.

"Turan?"

"Benim. Sevgilim iyi misin?"

"Ölmek istiyorum! Öldürün beni!" hatıralarına bir anda düşen anıyla başına şiddetle vurmaya başladığında sayıkladığı tek kelime "Öldürün"dü.

"Neredeyiz biz?" boğazını tutarak sorduğu sorunun hemen ardından saçlarına uzanan parmakları gözleriyle takip etmeye çalıştı.

"Laboratuvardayız güzelim."

"Neden buradayız? Savaş... O nerede?"

"Yeni bir ilaç üzerinde çalışma yapıyordum, yanıma gelmek istedin. Sonrada beni beklerken birden bayıldın. Hem Savaş abim ne alaka?"

KARANLIKLAR İÇİNDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin