8.Bölüm

1.1K 130 15
                                    

Normalde yazdığımdan bir 500 kelime daha fazla yazılmış bir bölümle karşınızdayım. Bence güzel oldu. Olaylara yavaş yavaş giriş yapıyoruz.

İyi okumalar.

Arenada olan olayların üzerinden bir ay geçmişti. Bu bir ay boyunca şapkalı bana hizmet etti desem yalan söylemiş olmam. Belki de kendini suçlu hissettiğindir ya da belki de yapacak başka bir işi olmadığından.

Bilemiyorum.

"Yine düşüncelere daldın. Meyve yemelisin."

Ağzıma uzatılan portakal dilimini alışkanlıkla yerken onu izlemeye devam ettim. Portakal oldukça lükstü. Aslında bütün meyveler ve sebzeler lükstü. Yapay ışıklandırıcılar meyveleri ve sebzeleri düzgün yetiştiremediği için sadece çok zengin kısım bu yiyecekleri temin edebiliyordu.

Ama şapkalı sanki hiçbir şeymişçesine beni bunlarla besliyordu. Etkilenmediğimi söylesem yalan olur. Yine de beynimin bir kısmında onun aptal olduğunu da düşünmüyor değildim.

"Neredeyse tamamen iyileştim artık dışarı çıkmak istiyorum." Dedim portakalı yutarken.

Canım gerçekten sıkılıyordu.

Bir domuz gibi sadece yiyip içip uyumak bana göre değildi. Elbette iyileşmek için dinlenmenin şart olduğunu biliyordum bu yüzden beklemiştim ama şapkalı inatla beni odada tutuyordu.

Bir haftadır dışarı çıkabilecek durumda olmama rağmen halen daha buradaydım.

Şapkalının kaşları çatılırken dudakları onaylamıyormuşçasına büzüldü. Ne zaman dışarı çıkmak istediğimi söylesem verdiği tepki tam olarak buydu.

"Biraz daha dinlenmelisin." Dedi gözlerini benden kaçırırken.

Tamam, bir gariplik vardı.

Öncelikle bana bakamayışı garipti. O asla gözlerini kaçırmazdı. Beni burada tutmak için gereksiz bir inada girmişti. Bunun tek sebebi dışarısının şu anda güvenli olmayışıydı.

Ki bu da çok garipti zira dışarısı hiçbir zaman güvenli olmamıştı. Dışarıda ne haltlar dönüyordu ki böyle davranıyordu? Öğrenmem lazımdı. Görevim onun sırlarını öğrenmekti. Bir kafeste kalıp tıkanmak değil.

"Beni koruyacağını sanıyordum."

Şapkalı anında cevap verdi.

"Koruyacağım zaten."

"O zaman dışarı çıkmamda sorun olmamalı. Buralarının en güçlü kadını beni koruyacağını söylüyor öyle değil mi?"

Şapkalı beni reddetmek için bir şeyler söylemek istercesine ağzını açtı ama kelimeler bir türlü çıkmadı. Söylediklerimin doğruluk payını inkar edemezdi. Nitekim bir süre sonra derince iç çekerek "Tamam." Dedi. "Teslim oluyorum. Bir katır kadar inatçısın Derin."

Etkileyici olması için dua ettiğim bir gülümseme sundum ona.

Normalde dış görünüşüm konusunda kendime güvenim tamdı ama son olanlardan sonra bu güven biraz sarsılmıştı. Herhangi bir kalıcı iz kalmamıştı ama bu, onun beni en düşük anımda gördüğü gerçeğini değiştirmiyordu. Ya bana baktığında aklına o görüntü geliyorsa?

Bu gibi düşüncelerin saçma ve yersiz olduğunu biliyordum.

Ama insan olmak demek de bu değil miydi zaten? Doğru olanı bilsen bile zihninin yanlış olana kaymasını engelleyememek...

"Kalın bir şeyler giydirelim sana." Diyen şapkalı benimle oturduğu koltuktan kalkıp dolaba yöneldi ve kalın bir kazak ve keten bir pantolon çıkardı.

Şapkalı (GxG)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin