Size çabuk döneceğimi söylemiştim:) Uzuun bir bölümle geldim. Fazla uzatmadan bölüme geçelim, Backstabber'ları görelim ;)
Bölüm şarkısı:
Nirvana- Smells Like Teen Spirit
Zihnimiz anılarla doludur. Unuttuğunuzu sandığınız anlar bile orada bir yerlerde saklıdır. Tek yapmanız gereken o anı hatırlatacak bir şeylere rastlamaktır. Bazen bir ses, bazen bir koku, dokunuş, renk ya da his bile olabilir. Tanıdık bir anla karşılaştığınızda beyniniz bunu bilir ve sizi sürüklemeye başlar. Fark etmediğiniz onca şeyi dakikalar içerisinde yapar ve size zamanın içinde tur attırarak bu ana geri getirir. Zihin işte, dilediğiniz her şeyi yapabilir. Kafanızın içindeki küçük numaracı bir kukladır.
Sesil de o anlardan birindeydi. Dün müstakbel eniştesiyle tanışmıştı. Onu sadece kahvaltıda görmüştü ve günün geri kalanında odasından çıkmasa da ablası ve Kutay'ın da dinlenmek için çekildiğini biliyordu. Birlikte kahvaltı ettikleri bir saate yakın zaman diliminde gözleri Kutay'ı adeta talan etmişti. Onda tanıdık bir şeyler sezinliyor ama bir türlü çıkaramıyordu. Zihnini zorluyor, anıları arasında dolaşıyordu ama doğru yere bir türlü varamıyordu.
Kulaklığında yükselen müziği dinleyemiyordu bile düşünmekten. Adımları ideal hızdaki koşu bandında otomatik bir şekilde gidip geliyordu. Artık havalar Minval'liler için bile soğuduğu ve yağmurlar başladığı için spor salonunda koşusunu yapmaya başlamıştı. Sabah saat 05.00'ı bulduğunda, spor salonunun yetkilisi esneyerek Sesil'e kapı açıyordu. Yapmalıydı çünkü bunu Sesil Yüzkü istemişti, reddetmesinin mümkünü yoktu. Genç kız saat 06.17'yi gösteren saatine ya da arkasında yavaştan doluşmaya başlayan kalabalığa bakmıyordu. Önündeki boydan camda iz bırakan yağmur damlalarını izlerken düşüncelerine dalmıştı. Yanında gerçek bir hareketlenme ve burnuna dolan vetiver bitkisinin karışık meyveler ve saffiano derisiyle uyumlu kokusu, olmasa kimseyi fark edecek gibi değildi.
Daha ona bakmadan biliyordu, bu şüphesiz Acar'dı. Çünkü deri ve bitki kokusunun tenine tek yakıştığı, bütünleştiği adam oydu. Bu onun parfümüydü. Sesil irkilmedi ama tüylerinin dikeldiğini hissediyordu. Bluetooth kulaklıklarına dokunarak müziği durdurdu ve ona döndü. Genç adam üzerine kolsuz bir tişört ve siyah bir şort giyinmişti. Dirseğini koşu bandına dayayıp, ritimli adımlar atan Sesil'i süzdü. "Demek hala kendine eziyet ediyorsun?" Sesil ona bakarak gözlerini devirdi. "Demek sende artık bunu yapıyorsun?" dedi alaycı bir soruyla, spor salonunda olmasını vurgulayarak. Acar tek gözünü kısıp başını eğdi. "Benim için bir çeşit tedavi diyelim." Bilmiyordu ama Sesil içinde öyleydi. Öfke ve kırılmışlığının enerjisini atmak için son zamanlarda daha sık spor yapar olmuştu.
Acar küstahça parmağını uzatıp seviyeyi biraz artırdığında meydan okuyan bakışları Sesil'deydi. Genç kızda ona karşılık veriyordu. Adımları biraz hızlanırken umursamadı. "Eziyet değil bu." diye üste çıkmaya kalktığında Acar biraz daha artırdı seviyeyi. Yüzünde munzur bir sırıtış vardı. "Sağlıklı yaşam deniyor." Sesil üstelemekten vazgeçmiyordu. Acar biraz daha hızlandırdı bandı. Sesil artık iyiden iyiye koşuyordu. "Öyleyse çok sağlıklı olmalısın." Bir seviye daha... "Kondisyonun görülmeye değer." Adeta alay ediyordu adam genç kızla. Sesil yılmadı koşmaya devam etti. Acar'a dur demek, yenilmek gibi olmuştu artık. İkisi de bunu bekliyordu. Yenilecek kişiyi. Acar seviyeleri arşınlarken, Sesil'in bir yerde dayanamayarak ona durmasını söyleyeceğine neredeyse emindi.
Fakat Sesil, aklına gelen şeytani planla sırıtmamak için kendini zor tuttu. Bunu o an planlamıştı ama günlerce üzerinde çalışsa bu kadar zevk alacağını düşünmezdi. At kuyruğu olmuş saçları braletinin açıkta bıraktığı çıplak sırtına vururken, bir anda koşmayı bıraktı ve hızla geriye sürüklenerek kendini kalça üstü yere bıraktı. Bu hareketiyle acıyan kalçası sebebiyle yüzünü buruşturduğunda, Acar'ın şoka girmiş yüz ifadesini kaçırması kötü olmuştu. Çünkü genç adamın rengi görülmeye değer bir şekilde atmış, göz bebekleri büyümüş ve çenesi yer çekimine yenik düşmüştü. Sesil'in yerde olduğunu gören çalışanlar yanına koşturmaya başlayınca, şokunu aşan Acar da birkaç adımda kızın yanına vardı. "İyi misin? Nasıl oldu anlamadım." Sesil, Acar'ın gözünde gördüğü pişmanlık ve endişeden zevk duyarak uzanıp sol ayak bileğini tuttu ve sanki içindeki bütün acı oraya toplanmış gibi inledi. Bunun üzerine Acar genç kızın bileğini burktuğunu düşündü.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
MİNVAL
Teen FictionBurası sırlar kasabası gibidir. Minval'e herkes cebinde bir sırla girer. Onu iyi sakla çünkü burada kimse sırların ortaya çıkmasını sevmez. Minval'in en büyük ironisidir bu. İnsanlar bir çok şeyi kaybedebilirdi. Çorabının tekini, tel tokalarını, ell...