BÖLÜM ŞARKISI:The Cinematic Orchestra-To Build A HomeSesil dolabını kapattığında koridorun karşısından gelen Eda Hocayı gördü. Bıkkınlıkla yüzünü başka yöne çevirse de duvarlara çarpan otoriter sesten adını duyduğunda kaçamadı. "Sesil!" Kız döndü ve Eda Hanımın yanına yaklaşmasını bekledi. Sesil'e yetiştiğinde gözlüklerini çıkardı. "Kütüphane işi hala bitmemiş Sesil."
"Evet hatırlarsanız büyük bir kütüphanemiz var."
"Tekrarlanmaktan hoşlanmam biliyorsun. En yakın zamanda bitsin." Ardından Sesil'e cevap fırsatı bırakmadan koridordakileri sınıflara girmeleri için uyararak uzaklaştı.
Kız "Tabi tek derdim senin kütüphanendi çünkü." diye söylenerek sınıfın yolunu tuttu. İçeriye girdiğinde başını ağrıtan herkesin gelmiş olduğunu gördü. Bu sıfata rağmen, sınıfın gürültüsünün yanında, sessizliğe bürünmüştü o kişiler.
Beliz sınıf kapısındaki Sesil'i gördüğünde saçlarını sağa yatırdı. Behzat yerini değişmemişti ama o sırada oldukça eğreti ve huzursuzca oturuyordu. Sesil'in girişine kısa bir bakış atıp tekrar elinde çevirdiği kaleme döndü. Berkay yine Fulya'nın yanında yerini almıştı ama ilk kez bu kadar sessizdi. Fulya'ya sırnaşmıyor, kendi bölgesinde kalıyordu. Karmaşık duygular içerisinde kızı izledi ve sonra düşüncelerinde boğularak karaladığı kağıdına döndü. Fulya, Sesil'den bakışlarını kaçırmayan tek isimdi. İnatla ona bakıyor, nasıl yıkıldığını görmek istiyor ve nasıl yıkıldığını da göstermek istiyordu. O da sırasında neredeyse düşecek kadar kaymış bir köşeye sinmişti, dik durup bacak bacak üstüne atarak bunu gizlemeye çalışmıştı.
Sesil bugün fazladan bir ilaç daha aldığı için memnun hissetti. Adımları sakinlikle sırasını buldu ve oturdu. Hoca gelip ders başladığında aldığı ilaçlardan neredeyse beyninin uyuştuğunu, dersin tek bir kelimesini anlamadığında fark etti. Tek dileği her zaman susmak olan Sesil, şimdi ağzı kuruyormuş gibi hissediyordu.
{1 Yıl Önce 3 Aralık
Sesil Behzat'ı dinlemeye karar vermesinin üçüncü günündeydi. Soiciable'a geleli belki de 3 dakika olmuştu. Kapının çan sesiyle beklediği kişinin gelmiş olmasını umarak o tarafa baktı ama değildi. Göz göze geldiği kişiyi beklemiyor olsa da karşısında bulmasına engel değildi. Kız okul formasının üzerine giyindiği kabanını çıkarıp karşısına oturdu.
"Başkasını bekliyorum. Kalk oradan." Sesil olabildiğince kibar uyardı onu. Fulya kaşlarını kaldırdı. "Aslında bende seni burada gördüğüme şaşırdım ama konuşmak için iyi bir fırsat. En azından beklediğin kişi gelene kadar."
"Seninle konuşmayacağım."
"Doğru kimseyle konuşmuyordun. O halde sende dinlersin." Sesil, Fulya'nın ısrarcı tavrına göz devirdi, madem konuşmak istiyordu, konuşsun ve gitsindi. Kendini bu eziyete mahkum olmuş hissederken, öncesinde de oldukça az ilgilendiği bu kızın sözleri dikkatini çekmeye başlamıştı.
"Herkes seni konuşuyor. Buz kraliçe tahttan indi, kim yerine geçecek, diye fısıltılar dönüyor." İki kızında kaşları çatıktı. "Ben seni görüyorum Sesil, biliyorum. Sen yenilmezsin. Geri dön artık hayatına, yoksa her şey şu an olduğundan daha zor olacak."
Sesil, Fulya'yı süzdü. "Bu oyunu o tahta oturmak için mi oynuyorsun? Stratejin bu mu?" Fulya göz devirdi. "Ben tahtı boş görmüyorum bebeğim. Sen hala oradasın, sadece güzellik uykundan uyanman gerek. Benden söylemesi..." Masada öne doğru bir sır verir gibi eğildi. "Acar da gitti," Sesil'in tüyleri ürperdi. "sen de yoksun. İnsanlar Beste'nin ölüsüne bile saygı duymamaya başladı. Şu ipleri eline geri al."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MİNVAL
Novela JuvenilBurası sırlar kasabası gibidir. Minval'e herkes cebinde bir sırla girer. Onu iyi sakla çünkü burada kimse sırların ortaya çıkmasını sevmez. Minval'in en büyük ironisidir bu. İnsanlar bir çok şeyi kaybedebilirdi. Çorabının tekini, tel tokalarını, ell...