Ah ben yine arayı açtım :( Staj beni mahvetti o sebeple oldu. Ama güzel bir bölüm geldi. Hadi okuyun koşun. Yorumlarınızı esirgemeyin :)))
Bölüm şarkısı:
Olivia Rodrigo-HappierSesil, Acar'a yaptığı itiraftan sonra kaçarcasına gelmişti eve. Annesinin seslenmelerine rağmen duymazdan gelerek odasına kendini zor atmıştı. Geniş odasına konumlanmış armut salıncağına oturmuş, kasabanın gecesini izliyordu. Başı, kendine çektiği dizlerine yaslanmış, o karanlıkta düşüncelere dalmıştı.
Uzun süreli bir kırgınlık vardı üstünde. Keşkelerin, belkilerin yükü, hayatın acımazsız yüzü... Kendini tüm bunlardan kaçarken ne zaman buldu hiç bilmiyordu. Tek yaptığı bir sonraki sabaha uyanmaya çalışmak. Bu zor... Bu hayattaki en zor şey. Kendisinin daha iyi bir versiyonunu ararken, aynadaki ruhunu kaybetmiş yansımasıyla bakışıyordu şimdilerde. Canını yakmadı ama genzindeki sızı da neydi? Buna yaşamak denebilir miydi? O sızı kendini hatırlattıkça yaşadığını hatırlayabilirdi. Kaybettiği her şeye ve kaybettiği 'Her Şey'ine' rağmen, nefes alabilirdi. Buna yaşamak deniyorsa, bunu yapabilirdi.
Bir yandan Acar'ın haklı sözleri kulaklarında yankılanıyordu. Beste'ye iyi bir arkadaş olsaydı, gizemli sevgilisinin kim olduğunu bilirdi. Kendini, Acar'la aralarındaki o anlamsız ve karmaşık ilişkiye -daha çok bir savaş- o kadar kaptırmıştı ki son zamanlarda Beste'yi gözü görmez olmuştu. Bir şeyler anlattıysa da artık dinlemiyordu. İyi bir arkadaş olsaydı, belki de Beste'nin intihar edecek kadar bunalıma girdiğini fark ederdi. Hatta belki Beste bunalıma bile girmezdi.
Belkilerde boğulmak, okyanusun dingin mavisinde boğulmaktan kötüydü. Onu bu nefessizlikten kapının tıkıltısı ayırdı. Bıkkın bir nefes verip seslendi. "Müsait değilim." Bunun yeterli olacağını düşünerek yeniden cama döndüğünde kapının aralandığını fark etmedi.
"Benim içinde mi?"
Duyduğu sesle şaşkınlıkla kapıya dönen Sesil, sahiden de Behzat ile karşılaştı.
"Senin burada ne işin var?"
Behzat kapıyı kapatmadı. "Gideyim istersen." Sesil bacaklarını salıncakta sarkıtırken toparlanmaya çalıştı. "Öyle demek istemedim. Beklemiyordum." Bunun üzerine kapandı aralık kapı ve Behzat, Sesil'e yaklaşmaya başladı. "Öylece gitmiş olmak içime sinmedi."
Sesil sessiz kaldığında, salıncağın karşısında kalan yatağın kenarına oturdu Behzat. Onunla göz temasını kesmedi. "Demek, Beliz ile salonu temizlediğimi biliyordun." Sesil cevap vermedi çünkü belliydi. "Bu yüzden miydi? Tüm o soğukluk, uzaklık."
"O kızla gereğinden fazla ilgilendiğini düşünüyorum." Genç kız itirafında samimiydi. Behzat başını cama çevirdi ve tekrar ona baktı.
"Sadece seninle ilgilenmek istiyorum. "
"Ama yapamıyorsun?" Bu kez cevapsızlık Behzat için geçerliydi. Bir süre sessizlik oldu. İkisi de derin düşüncelerde kulaç attılar.
"Başaramıyor muyuz? Eskisi gibi olalım istiyorum." Behzat'ın bakışlarında bir yalvarış vardı.
Eskisi gibi... Sesil oldukça eskilere gitti bir an için.
{1 Yıl Önce Aralık
Behzat elinde iki kahveyle odaya girdiğinde gülen yüzünün solması çok uzun sürmedi. Oda yeniden darmadağındı. Sesil elindeki yastığı karşısındaki rafa fırlattığında birkaç parça eşyayı yere devirdi. Saliha ellerini ağzına kapatırken onu artık nasıl tutacağını bilmiyordu. Krizler gün geçtikçe artıyor mu azalıyor mu belli değildi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MİNVAL
Genç KurguBurası sırlar kasabası gibidir. Minval'e herkes cebinde bir sırla girer. Onu iyi sakla çünkü burada kimse sırların ortaya çıkmasını sevmez. Minval'in en büyük ironisidir bu. İnsanlar bir çok şeyi kaybedebilirdi. Çorabının tekini, tel tokalarını, ell...