23. Bölüm

10.9K 988 1.1K
                                    

*satır arası yorumları unutmayalım canımlar

"Yok öyle umutları yitirip karanlıkta savrulmak. Unutma ; aynı göğün altında bir direniştir yaşamak!”     Nazım Hikmet 🖋️

Gözlerim karşımda gördüğüm tanıdık ve bir o kadar hasret dolu simaları gördüğüne inanamıyordu. Ağabeyim ve Amine... Rüya mıydı bu Allah'ım ? Eve gelip koltuğa kıvrılmış, orada rüyalara mı dalmıştım yoksa ? En ihtiyacım olduğu anda adeta bir melek gibi belirivermişti karşımda. Boğazım düğüm düğüm olurken hemencecik atılıvermiştim boynuna. Saniyesinde karşılık vermiş , o da tıpkı benim ona sarıldığım gibi sımsıkı sarmıştı beni. Yenge ve arkadaştan çok daha ötesiydi benim için. Bir melek... Evet evet ! Amine Çalaphan yalısına düşmüş bir melekti. Yavaşça geri çekilip hissettiğim farklılıkla baştan aşağı süzmüştüm onu. Ah karnı ! Benim en karanlık günlerime haberleriyle umut diye doğan ikiz yeğenlerim kendilerini belli etmeye başlamışlardı. Buruk bir tebessümle gülmüştüm.

-Ya nasıl büyümüşler !'dedim duygusallığımı yapmacık bir neşeyle örtmek isterken. Amine'nin yeşilleri yüzümde hüzünle gezinmişti. İçinde bulunduğum mihnetli günleri hemen sezdiğine yemin edebilirdim. O anlardı. Öyle güzel bir kalbi vardı ki malum oluyordu resmen. Başını hafifçe sallamıştı.

-Büyüdüler halası.. 'dedi çatlayan sesini düzeltmeye çabalarken. Ellerimi bana güç vermek ister gibi sıkıca tutmuştu. Sebebiyse onun hemen iki adım arkasında başı önüne eğilmiş halde duran ağabeyimden başkası değildi. Kehribarlarımın çabucak dolmasına lanet etmiştim. Onu öyle özlemiştim ki ! İşte yine yapmış, ben ona gitmeye yüz bulamazken o bana gelmişti. Nasıl öderdim bu adamın hakkını ? Ürkek bakışlarım üzerinde turlamıştı.

-Abi hoşgeldin...'diyebilmiştim zorlukla çıkan sesimle. Başını yerden kaldırıp benimle göz teması kurmamış, fakat yinede başını sallamıştı. Burnumu çekerken tebessüm etmeye çabalamıştım. Bana olan kırgınlığına rağmen buraya kadar gelmişti ya, artık suratıma tükürse Ya Rabbi şükür  diyecektim. Bir adım gerilerken elimle içeriyi işaret etmiştim. 'Buyrun buyrun kapıda kaldınız.'

Amine hoş tebessümüyle içeri girerken ağabeyim arkasından itiyorlarmış gibi zor zar girmişti. Yavaşa yakın adımlarla ilerleyip köşe koltuğa geçmişlerdi. O an bulunduğum gerçekliğe düşerken Alparslan'ın mutfakta olduğunu yeni hatırlamıştım. Ah umarım ters bir bakışı, imalı bir sözü olmazdı. Ne zaman ne yapacağı belli olmadığı için emin olamıyordum köyün delisinden. Karşılarında duvara yaslı duran uzun pufa yavaşça ilişmiştim. Hala inanamıyordum burada olduklarına. Ellerim kucağımda birbirine tutunmuştu.

-Nasılsınız? Annem babam... Osmancık nasıl? '

Cümlelerimi ardı ardına sıralıyordum. Maksat bu sinir bozucu sessizlik uzamasın ve aktım akacağım diyen gözyaşlarım yerinden firar etmesindi.  Diken üzerindeydim. Umarım Alparslan durumu fark ederde onlar gidene dek o mutfakta kalırdı. Ağabeyim bir an yerinde huzursuzlukla kıpırdanıp başını bahçeye bakan cama çevirmişti. Amine kocasının gerginliğini fark etmiş gibi hızla lafa atılmıştı.

-Herkes çok iyi. Asıl sen nasılsın? Alışabildin mi evine?'

Boğazımda oluşan koca bir yumruya rağmen minnettar bir tavırla gülümsemiştim o kalbi güzel kadına. Eminim abimi daha evvel ikna edebilse buraya daha önce gelirdi. Şüphem yoktu Amine'nin iyi niyetlerinden. Bir an duraksamıştm. Kucağımda duran ellerim sıkılaşmıştı. Onlara vaziyetimizi anlatmalıydım. Herşeyi olmasa da aldığımız boşanma kararını ilk ağızdan duymaları iyi olacaktı. Kaşlarım endişe ile havalanmıştı.

-Aslına bakarsanız biz...'

Mutfak kapısının sesiyle yarıda kesilmişti cümlem. Dişlerim gayri ihtiyari birbirine baskı uyguladı. Hissetmiş gibi en önemli yerinde çıkmıştı o mutfaktan. Başımı çevirip suratındaki keyif dolu ifadeyle yanıma yürüyen adama bakmıştım . Az önce ağlamıyor muyduk biz ? Ağabeyimi gördüğüne bu kadar sevinmiş olamazdı öyle değil mi? Gelip pervasızca çökmüştü yanıma.

MURASSA 🌿Muâşaka Serisi🌿 (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin