38.Bölüm

6.7K 667 276
                                    

*satır arası yorumları unutmayalım canımlar

''Yalnızlığım ve ben seni çok bekledik...''   Cemal Süreyya  🖋️

Yazar ağzından ✍️

Huzur kokan bir sükunet hakimdi bu akşam Gökçe ve Alparslan'ın evlerinde. Kendilerini ilk kez yalıdaki gibi sıcacık bir sofra etrafında oturur gibi hissediyorlardı. Genç kadının kehribar rengi gözleri kocası ve kayınpederinin tabaklarından çok bir parça gerilmiş yüzlerinde kaçamak bakışlarla dolaşıyordu. Sabah erkenden uyanmış , güzel bir kahvaltı ardından giriştiği mutfaktan akşamüzeri ancak çıkabilmişti Gökçe. Alparslan ne kadar yardım etmek istese de onu kovalayıp çağırılmadıkça mutfağa girmemesi konusunda tehdit etmişti. Bugün tam bir gelin gibi ailesine sofra hazırlamak istiyordu. O kadar mooda girmişti ki bir tek kollarında şıngırdayan bilezikler eksikti. Önce güzelce bir tiramisu yapmış, akşama dek dinlenmesi için buzdolabına koymuştu. Laf aramızda kendisinin en beğenilen tatlısı tiramisuydu . Canı şöyle şerbetli bir tatlı istiyor olsa da işini şansa bırakmak istememişti. Hemen ardından ara sıcak için Amine'den aldığı tarifle börek yapmış, yanına da zeytinyağlı olarak şöyle havuçlu , patates ve bezelyeli bir enginar hazırlamıştı. Ortaya güzel yeşillikli bir salata, yanına yoğurtlu bir meze ve bir de tane tane şehriyeli pirinç pilavı eklemişti. Ana yemek ise yapımı kolay olsa da lezzeti zirve olan arpacık soğanlı kuzu yahniydi. Gebeliğini öğrendiği günden beri ete olan düşkünlüğünü fark etmişti. İçinde adeta et et diye bağıran minik bir Adanalı vardı. Ama bu akşam o minik Adanalı zeytinyağlı enginar da yiyecekti. Üzerine hanım hanımcık olmak niyetiyle giydiği ara boy lacivert elbisesiyle yerinde hafifçe dikleşmişti.

-Biraz daha enginar alır mısınız? Yada yahni de verebilirim. Malum siz baba , oğul ete daha çok düşkünsünüz. '

Gökçe'nin dediğiyle tabağına yoğunlaşan Alparslan'ın gözleri usulca karısına çevrilmiş, İskender Bey ise gelininin bu ilgisinden memnun bir halde tebessüm etmişti. Genç kadın eve girdiği andan beri ona saygıda kusur etmemek için etrafında pervane oluyordu. Alparslan'ın sesi çıkmasa da o da ilgili gibiydi. Nitekim yaşlı adam elinde bavulu ile bu eve gelirken oğlunun tepkisinden son derece çekinmişti. Öyle ya, Gökçe bir incelik yapmak istese de oğlu istemiyor olabilirdi. Lakin içeri girdiğinde gelini elini öperken oğlunun sessizce babasının bavulu alıp üst kata çıkarması ona sözsüz bir onay gibi gelmişti. Bakışları tüm babacanlığıyla genç kadına dönüp kehribarlarını sevgiyle kucaklamıştı.

-Ellerine kollarına sağlık kızım. Öyle güzel yapmışsın ki ölçüyü kaçırdım bu akşam. Kesenize bereket.'

Ela gözleri cümlesinin sonlarına doğru ağır ağır oğluna dönmüş, bizzat hitap edemese de ona olan teşekkürü de araya sığıştırmıştı. Gökçe ise hevesle tebessüm ederken sallamıştı başını. O kadar heyecanlıydı ki ! Alparslan bu akşam İskender Bey'e hem torun haberini verecek hemde bir kez daha baba,oğul olmayı deneyelim diyecekti. Ve bu durum ona sanki kendisinin babasıyla arası düzelecekmiş gibi hissettiriyordu. Emindi artık. Alparslan babasıyla arasını düzelttiği ve yaralarını sarmaya başladığında artık daha az delişmen bir adam olacaktı. Daha az delişmen bir baba olacaktı. Peçetesini rujunu silmemeye dikkat ederek dudaklarında hafifçe gezdirmişti.

-Afiyet olsun efendim. Tatlıyı da çayın yanında alırız diye düşündüm. Çay seviyorsunuz biliyorum.'dedi bu akşam büründüğü hanım hanımcık tavrıyla. İskender Bey içten gülümsemesi ile başını sallarken Gökçe yerinden usulca kalkmıştı. Evvela kendi boş tabağına uzanmıştı elleri. Derken duraksamıştı. Bakışlarının odağında sessizlik yemini etmiş kocası vardı. Kehribar hareler genç adamın gergin çehresini süzerken kaşları imayla havalanmıştı.

MURASSA 🌿Muâşaka Serisi🌿 (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin