30.Bölüm

11.7K 942 551
                                    

*satır arası yorumları unutmayalım canımlar

''Ne alemdesin yaşama sevincim benim…''   Nazım Hikmet 🖋️

Yazar Ağzından...✍️

Çatal kaşık şıkırtılarından başka tek bir sesin bulunmadığı masa gerginlikten patlayacak seviyelere milim milim ilerliyordu. Asla göz göze gelmeyen aile eşrafı bir akşam yemeğinin bu denli stresli geçeceğini asla düşünmemişti. Ve herkesin içinden bir an önce sofradan kalkabilmek üzere dualar ettiğine emindi Gökçe. Oysa ki tüm gün konakta ve konağın hamamında geçirdikleri başbaşa vakitler ne de huzurluydu ! Fakat akşam olmuş, dışarı çıkan tüm konak ahalisi geri dönmüş, en önemlisi de İskender Bey son uçakla Adana'ya teşrif etmişti. Şimdiyse babasıyla karşılıklı yemek yiyen Alparslan'ın gergin , oğlunun yüzüne bakmayışına kırgın bir İskender Saruhan vardı masada. Ha , eve geldiklerinden beri adım başı ona trip atan Hanne'yi de unutmamak gerekirdi. Dün geceki konuşmanın acısını Gökçe'den çıkarmak ister gibi en güzel kıyafetlerini giymiş, Alparslan'ın yamacına kurulmuştu. Peki ya Gökçe'nin delişmen kocasının bundan haberi var mıydı ? Tabii ki yoktu ! Zifiri gözlerini babasından daha ne kadar kaçırabilir diye hesap yapmakla meşguldü kendisi. İsa Bey yıllar sonra bu çatı altında bir arada olmanın verdiği sevinçle bir an arkasına yaslanmıştı. Ağabeyi ve yeğeni aynı anda yanındaydı resmen ! Hafifçe yutkunup bu gergin sessizliği bozmaya niyetlenmişti.

-Eee ağabey.'dedi tabağındaki şırdana bıçak uzatırken. 'Süleyman'ın düğüne kaldı üç gün. Sırada aslan yeğenim mi var ne dersin ?'

Sorusuyla masadaki gözlerin neredeyse hepsi İsa Bey'e çevrilmişti. Gökçe daldığı yerden çıkıp kulaklarını merakla dikmiş, Alparslan içinde kavrulduğu öfke kuyusunun kapısını aralamış, Hanne ise yüreğine dolan bir umut ışığıyla siyah gözlerini babası ve amcası arasına odaklamıştı. İskender Bey ağzında büyüyen lokmasını ağır ağır yutup bardağından bir yudum su almıştı.  İsa Bey'in bu çocukları evlendirme konusunda ona gönül koymamış olmasına çok sevinmişti. Netice de Alparslan onların elinde , evinde büyümüştü. Damatları olamayacaksa da oğulları gibi sevdikleri çocuk evliliğinde mutluydu. Bu da onlara yetmişti. Yaşlı gözler oğluna doğru anlık bir bakış atmıştı.

-İçimden geçeni dillendirdin gardaş. İstanbul'a döndüğüm vakit bunu dünürler ile konuşmayı düşünürüm. Kısmet olursa bir orada , bir burada anlı şanlı düğünümüzü kurarız.'

Alparslan'ın parmakları tuttuğu çatalı yamultmak ister gibi kasılmıştı. İskender Saruhan durdurak bilmiyordu. Önce Gökçe'nin babasını kullanıp emri vaki yaparak yalıya yemeğe gelmiş, şimdide oğluna çok düşkünmüş gibi davranıp düğün dernek hayali kuruyordu. Ne yapmaya çalışıyordu bu adam Allah aşkına ? Yirmi sekiz sene sonra babası olmayı mı deniyordu ? Ah... İşte bunun için biraz geç kalmıştı . Yerinde hafifçe kıpırdanarak homurdanmıştı.

-Düğün falan yok. İsteseydik biz yapardık.'

Bir anda buz kesmişti masanın havası. Tüm gözler önlerinde duran yarım kalmış tabaklarına çevrilmişti. Alparslan'ın babasına karşı olan mesafesini bilseler de bu sert çıkış hepsini şaşırtmıştı. Tek bir kişi hariç. Gökçe yine aile kurumu destek ekibi olarak olaya derhal giriş yapmıştı.

-Evlilik yıldönümümüz geldi neredeyse. Ailemin de buna gerek duyacağını sanmıyorum. Hem önemli olan bizlerin mutluluğu öyle değil mi?'

MURASSA 🌿Muâşaka Serisi🌿 (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin