Bölüme geçmeden önce şu minik yıldızcığa basmaya unutmayım. Keyifli okumalar...
🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙
-"Gwen Rogers, odama geliyorsun hemen!"
-"Peki efendim" Başım önde, içimde öfkeyle müdür Burns'un ardından ilerliyordum. Tanrım, şu lanet dünyada bir günü sorunsuz atlatamaz mıyım?! Kadının topuk sesleri okulun koridorlarında yankılanırken etrafımdaki karaktersizlerin neler konuştuğunu duymak lanet birşey.
Bayan Burns'un odasına vardığımızda o lanet sürtük kapıyı kilitledi ve her zamanki gibi bana küfürler ve hakaretler saymaya başladı. Sanki çokta sikimdeydi.
-"Seni daha kaç kez uyarmam gerekecek acaba Gwen? Sana Luka'dan uzak dur dedim. Dua et baban bu okulun para kaynağı yoksa burada kalmana bir dakika dahi izin vermezdim. Bana bak seni son kez uyarıyorum, oğlumdan uzak dur!"
-"Ama efendim, önce o baş-"
-"Kes sesini terbiyesiz" Yüzüme çarpan tokat, artık sabrımı taşırmıştı. Lanet olası babam yüzünden bu kaltağa haddini bildirememek çok ağır geliyordu artık. Sinirle müdüre döndüm ve ayağa kalktım. Artık ne babam ne de sicilim umrumda değildi, daha fazla bu kadının zorbalıklarına sessiz kalmayacaktım. Kadına doğru yürüdüğümde keskin bakışlarını bana dikmişti. Saçlarına hafif ak düşmüş ama yine de genç gözüküyordu. Dümdüz bir burnu ve kinle kıvrılmış dudakları onun adeta bir şeytana dönüştürüyordu gözümde. Boyu biraz kısa olduğu için sandalyesi hep yüksekteydi.
Yanına gittim ve sandalyesini birden indirdim. Masada duran anahtarı alıp odadan çıktım ve kapıyı dışardan kilitledim. Müdür anca yerinden kalkmış kapıya vurmaya başlamıştı. Ders zili çaldığı için koridorun boşluğunu fırsat bilip hızla bahçeye koştum. Neyseki önceki ders bedendi ve çantam buradaydı. Hemen onu alıp bahçedeki gizli yerime gittim. Etrafı kolaçan ettikten sonra çalıları kaldırdım ve duvardaki oyuktan sürünerek dışarı çıktım. Sonunda özgürdüm. Tam derin bir iç çekecekken okuldan gelen gür ses ile irkildim.
-"Gwen Rogers, derhal buraya gel!" Bu tarih öğretmeni Rafael Brown'du. İçimden küfürler sayarak hızla koşmaya başladım. Eğer Rafael beni yakalarsa ben biterdim. Müdürün en gözde öğretmeni ve kocasını aldattığı iğrenç pislik. Bunları aklımdan çıkarıp hızla koşmaya devam ettim. Ara sokaklara daldığımda çoktan okuldan uzaklaşmıştım ama durmuyordum, duramıyordum. İzimi kaybettirdiğimden emin olduktan sonra çalan telefonla nefes almaya çalıştım. Umarım babam değildir, umarım babam değildir.
Arayan Vicky'di. Derin bir nefes aldım. Vicky benim en yakın arkadaşlarımdan, zaten epi topu doğru düzgün üç arkadaşım var oradı ayrı. Nefesimi kontrol ettim ve telefonu açtım.
-"Selam Vicky"
-"Gwen, tanrı aşkına yine mi Luka'yla kavga ettin sen!?"
-"Yoo ne alaka"
-"Ya bak bir de yalan söylüyorsun. Az önce müdür annemi aradı, Gwen sizde mi diye sordu. Okuldan kaçmışsın!"
-"Evet"
-"Aahhh birde normal bir şey gibi söylüyorsun delireceğim. Sadece bir gün okula gelmedim, bir gün. Ben yokken başın belaya girmeden durmuyor bilmem farkında mısın? Sözde Amy ve Zoe'ye söylemiştim Gwen'e sahip çıkın diye"
-"Vicky, hastasın ve boğazını boşuna yoruyorsun. İnsan önce beni dinlerdi"
-"Peki dinliyorum" Derin bir nefes aldım ve sırtımı duvara yasladım.
-"Normal bir şekilde yemekhanede oturmuş yemek yiyordum. Sonra Zoe ve Amy yanıma geldi. Biraz sohbet ettik. Sonra James Zoe ve Amy'i çağırınca mecbur kalktılar. Biliyorsun Zoe ve James-"
-"Gwen, tüm gününü anlat demedim. Luka'yla neden kavga ettin"
-"Anlatıyorum işte Vicky"
-"Tmm bölmedim say"
-"Sonra canım çikolata çekti. Almak için tam kantin sırasına girmiştim ki Luka gelip beni ittirdi. Bende sinirlendim tabii dedim naptığını sanıyorsun sen fln. Öyle tartıştık sonra damarıma basınca ağzını burnunu kırdım"
-"Ne demiş olabilir bu kadar seni kızdıracak" Bir an duraksadığımda Vicky seslenmeye başladı. O an aklıma geldikçe daha da sinirleniyorum. Tekrar nefes alıp telefonu kulağıma götürdüm.
-"Anneme küfretti" Bu sefer donan Vicky olmuştu. Annem konusunda ne kadar hassas olduğumu herkes bilirdi ve Luka'nın cüret edip annemin adını ağzına almadı bile salaklığının en büyük deliliydi. Uzun süre telefonda Vicky'le konuştuk. Annesi de onlara gelmem için yalvardı ama itiraz ettim. Babam onların ev adresini biliyordu ve kapıya gelip beni almasına izin veremezdim. Telefonu kapattığımda hava kararmıştı. Sonbahar olduğu için gündüzler kısaydı. Geceyi dışarıda geçirirsem donrardım o yüzden gördüğüm ilk taksiyi çevirdim. Yakında bir otel vardı ama babam oranın ortaklarından biri ve beni tanıyorlar. Bu yüzden en güvenli yere gitmeye karar verdim.
Taksiden indiğimde derin bir oh çektim ve kendimi bu harabe gibi duran sokağa attım. Sokağın sonunda eski, görenlerin altına ettiği ama benim çok sevdiğim bir eve geldik. Eskiden ne zaman canım sıkılsa buraya gelir düzenlerdim. Şimdi bu işime yaradı. Camdaki kilidi açıp içeri girdim. Gıcırdayan parkeler adeta korku filmin sahnesi gibiydi ama bu hoşuma gidiyordu. Üst kata çıktım ve kendime hazırlsdığım köşeye gittim. Yumuşacık yastıklar, sıcacık bir battaniye, armut koltuklar, minik bir lamba ile tam benlikti burası. Yorganımın altına girdim ve güneş enerjisiyle çalıştışmayı başardığım lambamı söndürdüm. Telefonu kapatıp kendimi uykunun kollarına bırakacaktım. Taa kii aşağıdan gelen korkunç sese kadar.
🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙
Herkese selaaaams
Bölümü beğendiniz mi?
Sizce ses nereden geldi?
Müdür Burns'u sevdiniz mi?
Sizce neden Luka Gwen'e kötü davranıyor?
Sonraki bölümde görüşmek üzere öptüm💜
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PSİKOPAT
Mystery / ThrillerKimseniz yok, anneniz, babanız, arkadaşınız... Hayat çok boş ve acınadı değil mi? Peki bunların üstüne zorbalığa uğrarsanız, aşağılsnırsanız ve dışlanırsanız ne olur? Ben Gwen Rogers. Annem 3 sene önce bir melek oldu. Babam da sanki fırsat kollarmış...